Irkçılığın gölgesinde sandığa giden 28 üye ülkenin 751 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri post-modern bir siyasi masal olarak lanse edilen Avrupa Birliği (AB) projesinin belki de son çırpınışı olacak.
23 Mayıs'ta başlayan ve bugün 26 Mayıs'ta sona erecek seçimlere AB karşıtı ırkçı partilerin damga vurması bekleniyor. Merkez siyaset çöktüğünden dolayı Fransa'da ENF, Almanya'da AfD, İtalya'da Lega Nord ile İngiltere'de Brexit Partisi gibi ırkçı oluşumlar halkın yegane umudu haline geldi.
Zaten aşırı sağcı partiler Macaristan, Avusturya ve İtalya'da iktidardalar. Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde ise ana muhalefet partisi konumundalar.
2014 seçimlerinde 70 sandalye kazanan ırkçı partilerin bu kez rekor kırması bekleniyor.
***
AB'de aşırı sağcıları organize eden isim ise ABD Başkanı Donald
Trump'a seçim kazandıran Steve Bannon.
ABD ve Avrupa'da neo-ırkçıların idolü olarak bilinen Bannon
Brüksel'de kurduğu
'The Movement' isimli organizasyonuyla son bir yıldır
Avrupa'da AB karşıtlarını örgütlüyor. Sloganlarını 'FransAlmanya'nın 'bürokratik totalitarizmine karşı halkların demokratik egemenliği' diye belirleyen aşırı sağcıların temel hedefi ise AB yerine yeni bir gelecek inşa etmek.
2014 seçimlerinde katılımın yüzde 40'lar gibi son derece düşük olması da hayli organize olan ırkçı partilerin
bir kâbus gibi Avrupa'nın üzerine çökme ihtimalini daha çok artırıyor. Irkçı atmosferden etkilenip
göçmen karşıtlığı ve İslam düşmanlığına sarılan merkezdeki siyasi partilerin
seçim kampanyaları arayış içindeki Avrupalılara pek umut vaat etmedi. Seçim sonuçlarına dair bütün senaryolarda AB karşıtları ve ırkçı partiler öne çıkıyor.
Uzun zamandır reformist olamayan Brüksel siyaseten adeta deforme olmuş durumdaydı. Göçmen sorunu, kemer sıkma politikaları, işsizlik, sosyal yardımlar, asgari ücretler, ortak tarım ve Euro bölgesi gibi sorunlardan çevre sorunlarına kadar bir dizi konuda uzun süredir
karar alma mekanizması felç olan AB'de
halk artık 'rejim değişikliği' talep ediyor. Bu nedenle birlik içinde gruplaşmalar oluştu
.
***
Demokrasi ve insan hakları havariliği yapan Avrupa kültürü
yeni değerler
üretemeyince
sonunda
ırkçılığa demirledi. Irkçıların AP'deki seçim başarısı haliyle
Batılı uygarlığın da tükenişinin en somut kanıtı olacaktır.
Aslında AB projesinin kaderi
Almanya'dan sonra birliğin ikinci büyük ülkesi İngiltere'nin 23 Haziran 2016 referandumunda aldığı
ayrılık kararı (Brexit) ile netleşmişti. Zira tarih bize birliklerin küçük devletlerin ayrılmasından sonra ayakta kalabildiklerini söylüyor.
Mesela İrlanda'nın 1921'de
Birleşik Krallık, Baltık ülkelerinin SSCB ve Slovenya'nın Yugoslavya'dan ayrılması gibi. Ancak
SSCB'de Ukrayna ve Yugoslavya'da ise Hırvatistan gibi
ikinci en büyük ülke ayrılınca birlikler kaçınılmaz şekilde enkaza döndü. Dolayısıyla
Brexit ile AB'nin yıkılışı da
tarihsel bir zorunluluk haline gelmişti.
Bu çöküşün şekli ve mahiyeti sadece bir zaman meselesiydi. Şimdi o beklenen çöküş tarihe
26 Mayıs 2019 olarak geçecek.