İslam dünyasının çelik çekirdeği konumundaki Türkiye'nin Lozan ile ara verilen emperyalistlerle bir asır önceki mücadelesi kaldığı yerden bütün hızıyla yeniden başladı.
Saldırı bu kez İngiliz, Fransız, İtalyan veya Ruslardan ziyade bu ülkelerden bayrağı devralan müttefikimiz görünümündeki ABD'den geliyor.
Yani tarihte ilk kez Türkiye emperyalist güçler karşısında yalnız değil.
Haçlı İttifakı bu defa kendi arasında Türkiye'ye karşı birlik kurmaktan çok uzak görünüyor.
Endonezya, Pakistan, Lübnan, Katar ve İran gibi Müslüman ülkeler dışında Rusya, Almanya, Çin ve İtalya gibi aktörlerin Türkiye'nin arkasında durması dikkat çekici. Daha çok real-politik dayatmalardan kaynaklanan bu destekte haliyle farklı ülkelerin kendi çıkarlarını koruma endişesi ön planda.
Zira Türkiye olmadan Asya ülkeleriyle Avrupalı aktörlerin enerji güvenliği başta olmak üzere siyasi ve sosyal istikrarı ağır darbeler alabilir. Çünkü Türkiye, coğrafi konumu ve şu an sahip olduğu siyasi iradeyle kuzey-güney ile batı-doğu eksenindeki bütün küresel hegemonya arayışlarında deyim yerindeyse mihenk taşı konumunda.
***
Türkiye'nin istikrarsızlaşması
Fas'tan Basra Körfezi'ne Hazar'dan Yemen'e uzanan enerji havzalarının kaosa
sürüklenmesi anlamına gelir. Bu yüzden
Türkiye'ye yönelik her tür saldırı diğer bütün
aktörlerin
kolektif reaksiyonuna yol açıyor.
Rusya ile 24 Kasım 2015'teki jet krizinde Batı dünyası nasıl paniğe kapıldıysa
şimdi de ABD-Türkiye arasında yükselen
tansiyonun daha da tırmanma ihtimali
Avrupa ile Rusya ve Çin'i de alarma geçirmiş durumda.
Dolayısıyla dünya, Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırının
Trump'ın kişisel tercihinden ziyade ABD'nin
yeni küresel güç arayışından kaynaklandığının farkında. Türkiye'ye destek vermelerinin
asıl gerekçesi bu...
Bunda elbet Türkiye'nin
çetin ceviz çıkmasının etkisi de inkâr edilemez.
***
Öte yandan dünya artık ABD'nin
'cambaza bak' oyunu ile sopaya dayalı
'kovboy siyaseti'ne aldanmayacak kadar
donanımlı ve güçlü. Nitekim Avrupa,
Çin ve
Rusya sadece Türkiye'ye yönelik saldırıya
değil
ABD'nin İran, Venezuela ve Pakistan'a yönelik kuşatma stratejisine de aynı kararlılıkla karşı çıkıyor. Herkes
ne olup bittiğinin ayırdında.
Bu anlamda ABD'nin Türkiye'ye yönelik
histerik saldırılarının nedeni '
Evanjelik önyargı' ile açıklanamaz.
Bu yaklaşım
basit ve köhne kalır.
Türkiye'nin son zamanlarda hedefe konulmasının
iki önemli nedeni var.
İlki, 15 Temmuz ihanetinde yer almış casusluk şebekesine yönelik tutuklamaların ve bu girişimin daha da yayılmasının '
yavuz hırsız' ABD'de yol açtığı paniktir. İşte ABD'deki tavrın arkasında suçüstü yakalanmasının verdiği bu telaş var.
İkinci ve daha temel neden ise Türkiye'nin
Rusya, Çin, İran, Irak, Suriye'ye yönelik planlarda ABD'ye boyun eğmeyerek bağımsız bir dış politika izlemesidir.
Ve ABD'nin gerçek derdi de budur.
Ancak dünya
Yankeelerin direnen Türkiye'yi deviremeyeceğini görüyor.
Bu yüzden daha şimdiden uluslararası medyada ve sosyal platformlarda
"15 Temmuz'da olduğu gibi Yankeeler baltayı yine taşa vurdu' yorumları zevkle okunuyor.