ABD'de 2005'te başlayan hidrolik kırma ve yana doğru sondaj teknolojisi ile Pennsylvania, Teksas ve Colorado'da devasa gaz kaynaklarına ulaşıldı.
Mevcut haliyle bu rezervler ABD'nin 100 yıllık gaz ihtiyacını karşılayacak miktardaydı. Çıkardığı gazı Louisiana'daki LNG tesislerinde eksi 162 dereceye kadar soğutup depolamaya başlayan ABD'nin hedefi Asya ve Avrupa pazarıydı. Fakat bu gaz stoklarını eritmenin önünde iki büyük engel vardı.
İlki dünyanın en büyük petrol rezervine sahip Venezüella diğeri de dünyanın en büyük gaz rezervlerini elinde bulunduran İran'dı.
***
ABD ilk olarak
1990'da Basra Körfezi kıyılarında
keşfedilen
dünyanın en büyük doğalgaz sahası olan Güney Pars'ın İran tarafından
kullanılmasını önledi.
Çünkü İran, bu devasa kaynaktaki gazı
Asya ve Avrupa'ya ihraç edecek projeler üzerinde çalışıyordu.
Bunu gören
ABD 1996'da İran'da 20 milyon
doların üzerinde yatırım
yapan Avrupalı ve Asyalı petrol
firmalarını hedef alan
İran- Libya Yaptırımlar Yasası'nı
(ILSA) geçirdi.
ILSA sopası yüzünden 2010'da üç ayrı LNG işletmesi kurmayı hedefleyen Hollandalı Shell, İspanyol Repsol ve Fransız Total İran'dan kaçmak zorunda kaldı.
İran'ın üç tesisini engelleyen ABD, 2015'te Teksas'ta Freeport LNG, Sabine Pass ve Corpus Christi, Louisiana'da Sempra's Cameron LNG ve Maryland'da Diminion's Cove Point adlı 5 LNG ihraç tesisi kurdu. Bu işletmeler 2020 yılı itibariyle toplamda günlük 10 milyar feet küp gaz ihraç etmeyi planlıyor. Yani tam olarak İran'ın planladığı miktarda.
İran ile aynı gaz sahasını paylaşan Körfez'in karşı kıyısındaki Katar son 18 yılda günlük 10 milyar
feet küp satış ile
kişi başına düşen gelirde 130 bin dolarla dünya birinciliğini
yakaladı.
Dünyada kanıtlanmış en fazla doğalgaz rezervine sahip
İran'ın kişi başı geliri ise hâlâ 6 bin dolar.
***
Geldiğimiz noktada
ABD,
İran ve Venezüella'yı engelleyerek küresel
enerji piyasalarında
749.2 milyar metreküple (yüzde 21) en fazla doğalgaz üreten ülkeye dönüştü.
Bu yetmezmiş gibi şimdi yeni yaptırımlarla bu iki ülkenin petrol ve gaz ihracatını tamamen sıfırlamayı hedefliyor.
Gerekçesi ise bu ülkelerin anti-demokratik rejimlere sahip olmaları ve terörü finanse etmeleri. Oysa
ırkçı İsrail, otokratik Suudi Arabistan ve darbeci Mısır yönetimi ile stratejik ittifak kuran ülke ABD'nin kendisi değil mi?
Herkes her şeyin farkında. Dolayısıyla darbe, şantaj, yaptırım, ambargo, ticari savaş, mezhebi çatışmalar, etnik krizler ve terör saldırılarıyla rakiplerini sindirme stratejisi uygulayan
ABD'nin yeni kovboy siyaseti karşısında dünya artık tek yumruk halinde hareket ediyor.
Zira ABD'nin özellikle İran ve Venezüella üzerinden devreye soktuğu projelerin başarılı olması sadece
dünyanın enerji düzenini kökten değiştirmekle kalmayacak, Yankeeler'in 21'inci yüzyılda da istediği gibi at koşturmasına yol açacaktır. İşte bu yüzden
Türkiye başta olmak üzere Çin, Rusya ve Avrupa artık ABD'nin yeni yaptırım tezgâhlarına geçit vermiyor.
Anlaşılan o ki bu kez baltayı taşa fena vuran Yankeeler'i ağır bir hezimet bekliyor.