15 Mart'ta Suriye iç savaşı 8. yılına giriyor.
Geride kalan yedi yıl zarfında bu trajedinin baş sorumlusu ABD'nin hem müttefikleri hem rakipleriyle yaşadığı siyasi ve askeri anlaşmazlıklar, küresel sistemi de sarsıyor.
Özellikle Türkiye, Rusya ve Çin'den peş peşe darbeler alan 'Imperium Americana/ABD İmparatorluğu' çatırdıyor.
Bu bağlamda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları, ABD'nin hegemonyasını Suriye üzerinden yeniden tesis etme çabalarını akamete uğrattı.
Çin ve Rusya'yı kuşatmada Türkiye'yi yanına çekmek yerine karşısına alma hatasına düşen Washington, şimdi bu tarihi yanlışın enkazı altında yaşam mücadelesi veriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın geçen ayki Ankara ziyaretinde ana gündem maddesi olan PKK/YPG ve FETÖ dosyalarına dair temaslar 8 Mart'ta Washington'da başlayacak.
Şahsen, çözüm yerine ilişkileri çöküşten kurtarmaya endeksli bu diplomatik hamlenin bir sonuca ulaşacağından kuşkuluyum.
***
Dünyanın çok kutuplu aşamaya yöneldiği bir dönemde Türkiye dışında Rusya ve Çin'e karşı da gerilemeye başlayan
ABD'nin girdabı büyüyor.
Türkiye'ye yönelik bütün politikaları çöken ABD'ye son olarak
Rusya da kazan kaldırdı.
Vladimir Putin 1 Mart'ta Rusya Federal
Meclisi'nde yaptığı konuşmada
hipersonik füzeler, nükleer su altı droneları ve daha birçok
benzersiz silah geliştirdiklerini söyleyerek
meydan okudu.
Batı'nın Rusya'yı kaale alma zamanının geldiğini vurgulayan Putin,
"Şimdiye kadar bizi hiç dinlemediniz. Artık dinleyeceksiniz!
Çünkü yeni silahlarımız NATO'yu işlevsiz kılıyor" diye konuştu.
Jeo-politik maharetini sergileyen Rus halkı, Putin'in görsel şölen eşliğinde tanıttığı
sesten 20 kat hızlı hipersonik füzelere şimdiden 'Goodbye America!/Hoşçakal Amerika!' adını layık gördü.
***
Batı medyası, Putin'in çıkışını
II.
Soğuk Savaş'ın ilanı diye niteliyor.
Tarihi bir itirafta bulunan
Pentagon ise ABD'nin caydırıcı etkisinin kalmadığını kaydetti.
Oysa ABD asıl bozgununu
ekonomik sistemde yaşıyor.
Küresel kapitalizm, Amerikan kapitalizmini nakavt etmiş durumda.
Trump yönetiminin
'Önce Amerika' diyerek ekonomide
yer yer ırkçı anlayışa savrulması,
bir tercihten ziyade bu
jeo-iktisadi dayatmaların sonucu.
***
Ne var ki ABD askeri ve ekonomik gücünü kaybettikçe
terör, darbe, iç savaş ve ticari yaptırımlarla tanımlanan sabotaj ve kaos siyasetine daha çok sarılıyor/sarılacak.
Amerikan siyasetindeki
ahlaki kepazelik, ikiyüzlülük ve barbarlık onun
hegemonya arayışının omurgası haline gelmiş
durumda.
Fakat istediği sonucu alması bundan sonra çok zor.
Küresel rekabet kızıştıkça
Türkiye'nin uluslararası alanda daha bağımsız hareket etme imkânı da artıyor.
Bu anlamda
son iki asırdır hiç olmadığı kadar bağımsız hareket etme kabiliyetine kavuştuğumuz bir sürecin içindeyiz.
ABD'yi
'evine uğurladığımız' bu çok kutuplu süreç,
emin olun
hem ülkemize hem dünyaya daha çok refah ve barış
getirecektir.