Bir zamanlar dünyanın hâkimi olan 'süper güç ABD' şimdi hafakanlar içinde. Her projesi birer trajediye dönüşüyor. Bir anlamda Amerikalı diplomat/stratejist Henry Kissinger'ın (94) korktuğu başına geldi.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Franklin Roosevelt'in ABD, İngiltere, SSCB ve Çin dörtlüsünün yeryüzünü idare etmesini öngören 'Four Policemen/Dört Jandarma' doktrininin fanatik savunucularından Kissinger'a göre en ölümcül tehlike diğer başkentlerin Washington karşıtı bir safta buluşmasıydı.
Artık bilmeyen kalmadı. Avrupa ve Asya'daki Amerikan ittifak sisteminin temeli Japonya, Hindistan, Pakistan, Türkiye ve İran üzerinden Çin ile Rusya'nın kuşatılmasına ve bu aktörlerin 'güç dengesi' adı altında birbirlerine karşı rakip olarak konumlandırılmasına dayanır.
Ne var ki Kissinger'ın Rusya, Çin ve Türkiye arasındaki yakınlaşmayı önlemeye yönelik stratejisi 2000'lerden sonra çöktü.
Hatta dünya öyle dönüştü ki Ortadoğu ve Afrika'da Batı yanlısı rejimler bile ABD yönetiminden hızla uzaklaşmaya başladı.
Çoğu analizci bu tabloyu 'ABD'nin hegemonik ölümü' diye niteliyor.
***
ABD ile dünyanın geri kalanı arasındaki karşılıklı güven
Soğuk Savaş'ın resmen bittiği 3 Aralık 1989'dan bu yana dibe vurmuş durumda. İşbirliğinin yerini her şeyin bir silah olarak kullanılabileceği
'hibrid savaşlar' aldı.
Çünkü Amerikan yönetimi ile Rusya, Çin ve Türkiye arasında 1989'dan sonra hiç bir önemli konuda veya sorunda bir çözüme ulaşılamadı. Türkiye, Rusya ve Çin 2000'lerden sonra mecburen
neo-revizyonist bir siyasete doğru evrildi.
Yani uluslararası normlara sadık kalarak ABD'nin emperyal siyasetine karşı çıktılar. İlk olarak Rusya,
Soğuk Savaş sonrası
'Büyük Batı ailesine' katılma projesinden vazgeçti. Tıpkı Türkiye'nin
Avrupa yolculuğunda frene basarak 2007'den sonra direksiyonu dünyanın diğer bölgelerine çevirmesi gibi.
***
Rusya, 'Büyük Batı' yerine diğer bölge aktörleriyle
'Büyük Avrasya' ittifakına yöneldi. ABD bu büyük ittifakı önlemek için her ülkeye ayrı ayrı
elma şekerleri uzattı. Ancak başarılı olamadı. Ne Rusya ne Çin ne de Türkiye aralarındaki ittifakı ABD lehine bozmaya yanaştı.
Fakat Amerikan yönetimi hala tek kutuplu dünya refleksiyle hareket edip terör örgütlerinden medet umuyor.
ABD'nin hazin sonunu gören akademisyen
John Dunn, Mart 2015'te çıkan "Breaking Democracy's Spell/ Büyüsü Bozulan Demokrasi"de boşuna şu hayati tavsiyede bulunmamıştı...
"Artık yeni bir dünyaya adım atıyoruz.
Yeni bir küresel siyasi mimari gerekiyor. Yok olmakla karşı karşıya kalan türler nasıl davranışını değiştiriyorsa bizler de yaklaşan fırtınaya karşı siyasi muhakememizi değiştirmeliyiz.
Öteki'yi barbarlar diye görmek artık bir çeşit çözüm değil..."
Görünen o ki, Amerikan
yönetiminin stratejisini değiştirmedikçe
içine yuvarlanacağı girdabın daha
da derinleşeceğidir. Zira
Washington ne yapsa da
bütün bu serencam daha fazla kutbun ortaya çıkacağı küreselleşmiş bir dengede demirleyecek.
NOT: Uluslararası diplomaside Rusya, Çin ve Türkiye gibi aktörlerin ABD'yi 'by pass' ederek ittifak kurmasına 'Kissinger kâbusu' deniliyor.