Parmenides Yanılgısı içindeki ABD, Türkiye'ye karşı 2011'den bu yana devreye soktuğu kirli Suriye stratejisinde geçen zamanı, ülkemizin sosyo-kültürel ve tarihi asabiyesini hesaba katamadığı için sürekli çuvalladı.
Bu yüzden hiçbir proje ve provokasyonu dikiş tutmadı.
Geldiğimiz noktada 'discourse of voluntary servitude' yani emperyal aklın 'gönüllü kölelik söylemi'nin hem kurşun askerleri hem de onları üstümüze salan asıl sahipleri her alanda şok içindeler.
Zira Afrin Harekâtı sonrası paniğe kapılan ABD ve PYD'nin Beştepe ve Kremlin arasındaki ittifakı bozmaya yönelik bütün kumpasları çökertildi.
Bu nedenle neocon kalemler sabah akşam akla ziyan şizofrenik yaftalarla kara propagandaya başladı.
***
Ancak ne yapsalar da Türkiye-
Rusya uzlaşısını bozamayacaklar. Zira
ABD'nin Suriye planı savaşı daha da derinleştirerek ülkeyi parçalamayı;
Ankara ve Moskova'nın planı ise barışı getirerek
Suriye'nin bütünlüğünü korumayı hedefliyor.
Nitekim '
seçim, demokrasi, ülkenin bütünlüğü, yeni bir anayasa ile tüm etnik/mezhebi grupların haklarına'
vurgu yapan
Soçi kararları ile ABD
Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın açıkladığı
beş maddelik kaotik Suriye projesi arasındaki
karşılaştırma bize gerçeği tüm çıplaklığıyla
gösteriyor.
Geçen hafta
Stanford Üniversitesi'nde konuşan Tillerson,
Suriye'de beş hedeflerinin yerine gelmemesi
durumunda ayrılmayacaklarını vurguladı.
Ve Suriye'den çıkmamak için şu gerekçeleri sıraladı...
DEAŞ'ın tamamen bitirilmesi, Esad'ın olmadığı bir siyasi çözüm, İran'ın zayıflatılması, göçmenlerin dönüşü ve kitle imha silahlarının yok edilmesi. Görüldüğü gibi ABD, Suriye'de
barış ve istikrar yerine kaos ve bölünmeyi
tercih ettiğini ilan ediyor.
ABD'nin düştüğü bu absürt konuma kartel medyası bile isyan etti. Afrin'de
PKK/PYD'li teröristlerce gerçekleştirilen intihar saldırısının ardından
NYT gazetesi önceki gün, "
Bu, ABD'yi intihar bombacılarıyla müttefik hâline getiren garip bir duruma sokuyor" dedi.
Ünlü analistlerden
Fred Kaplan'ın tepkisi ise "
ABD bataklığa yeniden dönüyor" oldu.
***
Geldiğimiz noktada ABD'nin önünde iki yol var. Ya Rusya ya Türkiye ile yakınlaşmak.
Washington'daki derin odaklar nedeniyle Beyaz Saray'ın Kremlin'le
teması o kadar kolay değil. Dolayısıyla
geriye Türkiye ile uzlaşarak Suriye darboğazından
kurtulmak kalıyor.
Bu hesabın tutması da ABD'nin
PKK/ YPG/ PYD'den vazgeçip ÖSO ile diğer Sünni grupları desteklemesine ve Suriye'nin bütünlüğünü savunmasına
bağlı.
Nitekim bunun sinyallerini vermeye de başladı. Ne var ki
köprülerin altından çok sular aktı. Bu saatten sonra Türkiye'nin
Suriye'de Rusya'yı bırakıp ABD ile yoluna devam etmesi neredeyse imkânsız.
En büyük engel ise güven bunalımı. Bu yüzden
ABD, sadece Türkiye'nin çizdiği çerçeve içinde kalırsa Suriye'de kalıcı olabilir. Aksi takdirde
herkes tarafından dışlanacak ve düştüğü
'saçma durum' kronikleşecektir.