Farklı kıtalarda, farklı ülkelerde basın özdenetimi ile uğraşan ombudsmanlar hem birbirine benzeyen hem de benzemeyen etik sorunlarla karşı karşıya. Bu köşede ilginç dünya basını hallerini zaman zaman onların gözünden aktarıp paylaşıyorum.
Bu kez İngiltere'de ve Kenya'dayız. Guardian ile Nairobi Star okur temsilcisi arkadaşlar ayrılıkçılık ve nefret söylemi ile ilgili yakınmaları anlatmaktalar.
Önce Birleşik Krallık'la (UK) başlayalım. 'Birleşik' yapı sallanıyor. Bir süre önce İskoçya 'birinci bakanı' Alex Salmond 18 Eylül 2014'te bağımsızlık konusunun referanduma götürüleceğini ilan etti. İskoçya'da kayıtlı 4 milyon seçmenin üçte birinden biraz fazlası, refah ve gelişme daha iyi olacak gerekçesiyle "ayrılalım" görüşünde. Ama ezici çoğunluk hâlâ karşı. Bu iki cephe "Beraberlik Daha İyi" ile "Evet, İskoçya" adları altında, eşit kampanya fonu alarak, seneye mayıstan itibaren mücadeleye başlayacak. Böyle İngiltere ile 300 yılı aşkın "birleşiklik" hali hakkında yeni ve uygarca bir karar verilecek.
Uygarca, çünkü Birleşik Krallık'ın muhafazakâr Başbakanı Cameron ile Salmond işi meşhur "Edinburg Uzlaşması"na imza atarak bağladılar. Sorulacak soru 7 kelimelik: "Sizce İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mıdır?"
Tabii çok detay var, bu soruya çoğunluk "evet" derse. Ama şu belli: Kraliyet ve Commonwealth bağlılığı devam edecek, muhtemelen AB üyeliği de. Para sterlin olacak, kendi ordusunu kuracak, üsleri devralacak vs.
Kısacası, şimdiden başlayan, büyük bir tartışma dalgası geliyor Ada'ya. Ama, şimdiden, medyanın bu tarihi referandumu nasıl izlediği de mercek altında. Editoryal siyasi çizgisi İskoçya bağımsızlık hareketine yakın olan Guardian gazetesinin ombudsmanı Chris Elliott şikâyetler yoğunlaşınca konuya el atmış. Okurların önemli bölümünün "gazete ayrılıkçılık karşıtı, bu nasıl tarafsızlık?" şeklinde olduğu anlaşılıyor. Bazıları hakkaniyetsizlikten bazıları da ilgisizlikten yakınıyor. Biri de "bağımsızlık konusunda korku saçıyorsunuz" demiş.
Kolay değil. Bir kere tarihi bir İngiliz-İskoç husumeti var. İskoçlar ötekilerin kendilerine tepeden baktığını, "seçkincilik" oynadığını, üstünlük tasladığını ve ikinci sınıf yurttaş muamelesi gördüklerini düşünüyor. Londra medyasını da bu mercekle değerlendiriyor. Öte yandan, bu öyle böyle bir referandum da değil. Biz Türkiye'de harıl harıl barış nasıl sağlanır diye tartışır adım atarken, orada bağımsız bir yeni ülke kararı söz konusu.
Her neyse, Elliott haberleri gerçekten de sayıca az bulmuş. İskoçya kaynaklı haber eksikliği nedeniyle muhabirlerin o tarafa daha çok yönlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiş. Tarafsızlık konusunda durumun biraz erken olduğu, kampanyanın başlamasının beklenmesi gerektiği kanaatini de eklemiş.