Tarihi eserleri hedef alan soygunlar artınca, Vakıflar Genel Müdürlüğü, çareyi 6 bin dolayındaki camide bulunan binlerce tarihi eseri kopyalamakta bulmuş.
17 Ocak tarihli Sabah'ta yer alan bir haber bize bunu anlatıyordu.
Başlık şöyleydi:
Camilerde Soyguna Karşı 'İmitasyon' Önlemi Alınıyor.
Bige Keşmir 'imitasyon' sözcüğüne itiraz ediyor.
"Kopya da yabancı kökenli bir sözcük, ama hiç olmazsa daha alışkın olduğumuz bir kelimedir ve aynı anlama gelir" diyor.
Muhabir Hülya Karabağlı haberin gece geç geçildiğini, "imitasyon" sözcüğünün özellikle tırnak içinde kullanıldığını belirtiyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait bu kavrama karşı bir "mesafe" konduğunu vurgulamak için.
Ama ondan çok daha önemli bir başka boyut var:
Bizim görevimiz, en zor resmi açıklamaları bile okura "Türkçeleştirmek".
Kural basit.
Anlaşılmayan haberin hiçbir değeri yoktur.
Sadece okurun tepesini attırmaya yarar.
Sayfada ha olmuş, ha olmamış. Fark etmez.
Resmi açıklamaları tırnak içinde verirken, evet, bozmayalım.
Ama haberi okura "açarken" sadeleştirelim.
Öncelikle, kendimiz için anlaşılır hale getirelim...
Ki, okur da anlayabilsin.
Aslında spot gayet net: "Vakıflar Genel Müdürlüğü 6 bine yakın camideki tarihi eserlerin sahtesini yaparak orijinal eserlerin yerine yerleştirecek." "Kopyası" demek de yanlış değil. "Taklitleri" de denebilir, "benzerleri" de.
Alternatif çok. Yerli, yalın ve yaygın kavramlar kullanmak, 'net anlatım' için en doğru yol.