Haberlere, hangi konuyla ilgili olursa olsun kendi yorumlarımızı katacak mıyız?
Sabah gazetesinin okura sözü: Hayır!
Habere öznel (sübjektif) yani kişisel sıfat yüklemeleri yapamayız.
Örnek: Mahkeme adam öldüren hakkında mahkumiyet verdiyse elbette o kişi "katil" diye anılabilir. Buna biz gazeteciler karar veremeyiz, hüküm giydirmek meslek ahlakına aykırı olur.
İşimiz, doğru bilgilerle beslenmiş haberi okura sunmak.
Değer yargılarımız, hislerimiz bizde saklı kalacak.
Bu girişi, 6 Ocak tarihli Sabah'ta, ikinci sayfada yer alan bir haberle bağlantılı olarak yazdım.
Sapkın Tarikatın 5 Yıldızlı Otelde Seks Partisi başlıklı bu haber, Rael adlı bir uluslararası tarikatın İstanbul'da düzenlediği bir ayini anlatıyordu.
Haberden bazı ifadeler ve alıntılar:
"Rezaletin görüntüleri"... "Seks ve para tuzağıyla insanları kandırıp kutsal değerlere saldıran sapkın tarikatın..." "Tarikatın sapkın amacını açıkça gösteren görüntülerde..." "Bu utanmazlık kısa sürede seks partisine dönüşüyor ve rezalet otel odalarında sürüyor."
Haber imzasız. Peki, bu sıfatlar ve tanımlamalar kime ait? Bilmiyoruz. Sadece şu belli: İlahiyatçı öğretim üyesi Prof. Zekeriya Beyaz, haberin sonunda "yapılanlar sapkın olaylardır" demiş. O kadar. Geri kalanlar, Sabah gazetesinin kendi tanımlamaları gibi duruyor.
Peki, Rael Tarikatı nedir? 1973'te Fransız Claude Vorilhon (namı diğer Rael) tarafından kurulmuş. İnsan, onların inancına göre, başka bir gezegendeki zeki, uzaylı bilimciler tarafından, DNA teknikleri kullanılarak üretilmiş ve bu gezegene yerleştirilmiş. Yaklaşık 40 bin üyeleri var. Fransa, Kanada ve Japonya'da güçlü bir tarikat.
Tarikata eleştiriler, dört noktada toplanıyor: Simge olarak Davut Yıldızı kullanmaları, insan klonlamayı desteklemeleri, Kanada'da bir katolik okulunda prezervatif dağıtmaları ve "sensual meditation" dedikleri danslı bir ayinde seks boyutunun öne çıkması.
Tartışmalı bir inanış olduğu kesin. Otelde yapılan Rael ayini, haber değeri taşıyor mu? Olabilir. Peki, okuru "bu tarikat neyin nesidir, neye inanır, nasıl gelişti ve yayıldı?" gibi sorular ışığında aydınlatmak yerine, onun gözünde peşinen mahkum edici sıfat ve ifadeleri habere katmak doğru mu?
Hayır.
İnsana ve çevreye fiziksel zarar vermemek kaydıyla, inanç veya inanmama özgürlüğü var.
Bir kere bunu unutmayalım. Bize ve okurların şu veya bu kesimine aykırı gelen, türlü çeşitli ayinlere ve törelere sahip, binlerce eski ve yeni inanış dünyamızda mevcut. Doğal.
Herkesin inancı, kendi vicdani meselesi.
(Tabii, polisiye, hukuksal vs. bir boyut varsa, onu izlemek de habercinin görevi.) Ama, bırakalım, okur haberi kendisi yorumlasın. Şahsi yargı hakkını rahat kullansın.
Çünkü onun zekâsı, gazeteciden düşük değil. Düşünme melekesi var. Aklı yerinde. Anlıyor.
"Bana bilgi verin, nasıl yorumlamam gerektiğini öğretmeyin" diye feryat eden okurun her zaman haklı olduğunu kabul etmeliyiz.