İkinci Dünya Savaşı'nın bittiği gün, dünyada artık Amerika Birleşik Devletleri döneminin başladığı söylenirdi.
Zira yaşananlar bu durumu doğrular nitelikteydi.
Çünkü iki nükleer bomba ile Japonya yerle bir edilmiş, saldırgan Almanya dörde bölünmüştü.
Amerika'nın dediği her şey dünyada uluslararası statükoyu oluşturdu.
ABD ARTIK ETKİLİ DEĞİL
İş burada da bitmedi. Zaten Latin Amerika, Amerika Birleşik Devletleri'nin arka bahçesi olarak kabul ediliyordu.
Brezilya, Şili, Arjantin gibi ülkelerde Amerika'nın istemediği hiçbir şey olamazdı.
Arkasından sıra Asya'ya geldi. Kore'ye müdahale ve Vietnam saldırısı...
Ortadoğu'da İran'da Musaddık, Türkiye'de Menderes ve Irak'ta Kasım devrildi.
Bütün bu olaylar, dünyanın ödünün patladığı Sovyetler Birliği'nin Stalin'ini ve sonradan gelenleri kuzuya döndürmüştü.
Zannettiler ki hep bu böyle gidecek.
Şimdi dünya ufkunda Putin'in Rusya'sı, Şi Cinping'in Çin'i ve Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'si var.
Amerika dilediği her şeyi yapamıyor.
Örneğin, Ukrayna ile ittifakını Rusya'yla bir sıcak savaşa çevirmesi mümkün değil.
Buna gücü yetmiyor ve müttefikleri de bunu kabul etmiyor.
Amerika'nın Formosa Cumhuriyeti'ni bahane edip Çin'le bir savaşa girmesi de imkânsız.
Yanına Japonya'yı alsa bile bunu yapamaz.
TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ ARTIYOR
Sonuçta dünya, Amerikan hâkimiyeti olmayan yeni bir siyasal yapılanma içinde.
Bu siyasal yapılanmada Türkiye'nin önemi giderek artıyor.
Çünkü Türkiye, NATO'ya üye ama NATO'nun kuzusu değil.
Buna karşı Putin Rusya'sının en güvendiği ülke.
Bütün bu gerçeklerle yeni dünyanın oluşumunu sabırla izleyelim.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz