MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin mesajlarının Twitter tarafından sansür edilmesinden mutluluk duyanlar da vardır. Bu ileri zekâlılar, "Sonunda biz de Amerika gibi olduk, Bahçeli de Trump gibi oldu" diye düşünebilirler...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Sorumlu olmak
Aslında Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olayları anlayışla ve hoşgörüyle karşılamak da mümkündür. Benzer olaylar sonunda Türkiye'nin nerelere geldiğini ve ne tür belalarla boğuştuğunu bilmeyenler, bu olayları gençliğin heyecanına ve tecrübesizliğine bağlayabilirler. Ama eğer sırtınızda yumurta küfesi değil de ülkenin sorumluluğu varsa, pek rahat bakamazsınız bu olaylara... Hele Amerika'dan ve Avrupa'dan Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara destek mesajları geliyorsa, asla işi hafife almazsınız.
Nitekim dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, beklenen tepkiyi şu sözlerle gösterdi:
Utanmıyorlar mı?
"- Amerika veya Avrupa Birliği ne diyor: Biz Boğaziçi Üniversitesi'nde olanları kınıyoruz. Seçim öncesinde Amerika'daki olaylardan demokrasi adına hiç utanç duymuyor musunuz? Oradaki olaylarda herkes birbirini nasıl tehdit etti, ırkçılıkta tavan yaptınız. Zenci vatandaşlarınızı oradaki polisler nasıl yere yatırıp öldürdüler. Bunları dünyaya nasıl izah edeceksiniz? Macron öbür taraftan sesleniyor. Ya Macron sen önce şu Sarı Yelekliler meselesini hallet. Onu çözemiyorsun, sen önce bunu çöz. Benim ülkemde şu an böyle bir sorun yok. Bu işi bir daha Gezi olaylarıyla aynı yere getiremeyecekler."
Dikkat edelim
Bu noktada özellikle CHP sözcülerinin ve Kılıçdaroğlu'nun, olaylara ilişkin yorumlarına dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü bu ülkede demokratik sorumluluk sadece Cumhur İttifakı'nın meselesi değildir. Eğer yarının iktidarı bugünün muhalefetinden çıkacaksa, sorumluluk süreklidir.