Bunca yaşanılandan sonra hala öğrenmemişsek, çok ayıptır... Artık biliyoruz ki, bazen tek başına olabilmek ve dost zannettiğimiz ülkeler ile aramıza mesafe koyabilmek en güvenli ortamı oluşturur. Bunu son olarak bizdeki darbe teşebbüsünün sanıklarına kucak açan dost ve müttefik ülkelerin tutumlarını izlerken de hissetmedik mi?
Acı gerçek
Aslında hayatın acı gerçeğidir bu... Düşünün ki Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesiyiz. 1952 yılından beri NATO üyesiyiz. Avrupa Birliği ile 1963 yılında Ankara Antlaşması'nı imzalayıp üye adaylığına ilk adımı attık. Peki sonuçta şimdi neredeyiz?
Şimdi neredeler?
Düşünün ki eski Demirperde ülkeleri şimdi hem Avrupa Birliği'ndeler ve hepsi de NATO'nun himayesi altında... Bizim stratejik ortaklarımızdan hiçbiri Bulgaristan'ın ne kadar demokrat olduğu konusuna eğilmiyor... Ya da eski Yugoslavya'da Sırplar Boşnakları katlederlerken, hiçbir Avrupalı bunu fazla dert etmedi...
Gülen ve CIA
İçimizde hiç kuşku kaldı mı acaba? Arkasında Amerikan desteği olmasa, PKK Irak'ın Kandil'inde barınabilir miydi? Veya Fetullah Gülen'e Erzurum'da "Komünizmle Mücadele Derneği" kurduran örgütün CIA olduğunu bilmeyen var mıdır?
Bilmeliyiz
Demek ki her şeyi bileceğiz. Bunlardan bazılarını bilmiyor gibi yapacağız ya da görmezden geleceğiz.
NATO'nun 70'inci kuruluş yıldönümünü biz de kutlayacağız. Ama NATO üyelerinin bizim teröristlerimizi terörist olarak kabul etmemelerini de kabulleneceğiz. Bu gibi durumlar azmimizi asla zedelemeyecek. Uluslararası ilişkilerin tiyatro oyunu gibi oynandığını bilerek, kendi çıkarlarımızı koruyacağız.
Zaten de öyle yapmıyor muyuz?