Sanki sanal bir dünyada yaşıyormuşuz gibi hissetmiyor musunuz?
Dünyanın en güçlü ve en önemli isimlerinin aslında içi boş kalıplardan öteye bir anlam taşımadıklarını her gün ve her fırsatta görmüyor muyuz?
Trump ve gerçekler
Alalım mesela şu ABD Başkanı Donald Tump'ı...
Dünyanın en güçlü süper devletinin başkomutanı olan Donald Trump'ın yaşadıklarını bir hatırlayalım...
Bütün dünya Trump'ın Kuzey Kore diktatörü Kim Jungun ile Hanoi'de yapacağı ikinci görüşmeye kilitlenmişti... Ve sonuçta "Zamanı değil" diyerek bu ikili hiçbir anlaşma yapmamış. Yani ne Amerika Kuzey Kore'ye uygulanan yaptırımları kaldırıyor, ne de Kuzey Kore nükleer başlıklı füzelerin denenmesinden vazgeçiyor...
Sıfıra sıfır
Yani bu Trump diye bilinen adam Venezuela'nın seçilmiş Başkanı Maduro'nun darbe ile devrileceğini her fırsatta ima ederken, Kuzey Kore diktatörü Kim Jung-un'a her fırsatta ilanı aşk ediyor ama sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Ve bu Trump kendi ülkesinin yasama meclisinde ifade veren avukatı Cohen tarafından yalancı, ırkçı ve fırsatçı olarak ilan ediliyor. Yorumcuların ortak kanaatı, bu ifadelerin sonunda Trump'ın görevden alınması ihtimalinin güçlendiği şeklindedir.
Netanyahu'nun yolsuzluğu
Bırakalım Trump'ın gerçek mi yoksa sanal mı olduğunu... Ya İsrail'in Benjamin Netanyahu'sunun durumuna ne demeliyiz? Hem kendisinin hem de eşinin kamu malını ölçüsüzce kullandıkları ve Netanyahu'nun yolsuzluklara imza attığını seslendiriyor İsrail savcıları...
Düşünün bu Netyanyahu'nun insafsız politikaları yüzünden Filistinlilerin çektiklerini... Veya ikisi de nükleer silahlara sahip olan Hindistan ve Pakistan'ın birbirleri ile yaptıkları gölge boşunun anlamsızlığını düşünün.
Genel seçim mi?
Ya bizim içerideki siyaset aleminin boşluklarına ne diyorsunuz? Ana muhalefet partisi CHP'nin kendi içindeki muhalefetle boğuşmasına ve toplumun bir yerel seçimi bir genel seçim gibi algılamasına ne dersiniz? Hem her yorumcu hiç bitmeyen seçimlerden yorulduğunu söylüyor, hem de hepsi bu yerel seçimi bir genel seçimmiş gibi yorumlamıyor mu?