Türkiye'nin demokrasi tarihinde "Artık yeter! Söz milletindir" sloganı, hem olayın başlangıcını, hem de bitmeyen bir özlemi ifade eder.
İlk kez tek dereceli ve serbest genel seçimlerin yapıldığı 14 Mayıs 1950'de, Demokrat Parti'nin sloganı "Artık yeter! Söz milletindir" şeklindeydi. Bu seçimlerin sonucu tek parti iktidarına milletin "Yeter" demesi ile noktalandı. Teoride ise artık söz milletin oluyordu.
Ne var ki gerçekte söz, milletten başka hemen herkesteydi. Öncelikle vesayetçi kurumlar ya da "Derin Devlet" asıl söz sahipleriydiler. İşin özünde ise bunların üzerinde de ittifakımızın patronu Amerika Birleşik Devletleri vardı.
Bu gerçeği askeri darbelerle, anayasa krizleri ile öğrenirken, bir yandan da ABD'nin müttefiki değil uydusu olduğumuzun farkına varıyorduk. Yıllarımız böylece geçti. Ve derken 15 Temmuz 2016'daki darbe teşebbüsü demokrasi tarihimize giriverdi.
15 Temmuz öylesine önemli bir dönüm noktasıdır ki... 1950'de hayal edilen ama bir türlü gerçek olamayan "Artık yeter! Söz milletindir" sloganı, bir anda gerçeğe dönüşmüştür. İç ve dış teşviklerle darbe yapmayı tasarlayan o hainlere ve arkalarındaki tüm güçlere Türk halkı "Artık yeter" demiştir.
Evet... Artık hepimiz "Yeter" diyoruz. Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin belirlediği yönetimlerin üzerinde ne bir iç ne de bir dış güç egemenlik iddia edemez. Türkiye kimsenin uydusu değildir. Artık söz gerçekten milletindir. Bunu 15 Temmuz gecesi canlarını feda ederek kendilerini tankların altına, kurşunların önüne atan "Millet" gerçekleştirmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dönük saplantıları yüzünden bu olayın çapını göremeyenlere sadece acımak gerekir. 15 Temmuz'da içine girdiğimiz süreç "Yeni Türkiye"nin hâkim çizgisinin de başlangıcıdır.