AK Parti iktidarının en fazla ihtiyaç duyduğu şey herhalde "Eleştiri"dir. Ancak AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan eleştiri yerine yoğun bir nefret kusma kampanyasına hedef oldukları için, bu satırların yazarının olduğu gibi pek çok görüş sahibinin de eleştiri yapmasını engelledi bu nefret kampanyaları. İçeride ve dışarıda sahnelenen nefret kampanyalarının 15 Temmuz darbe girişimine kadar dayan- dığı düşünülürse, bizlerin eleştiri yapmak yerine AK Parti'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumaya çalışmamızın haklılığı açıkça görülür.
Eleştiri yerine özeleştiri
Bereket özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştiri eksiğini "Özeleştiri" mekanizmalarını işleterek gidermeye çalışıyor. Önceki gün Ankara'da AK Parti'nin iftarında ve dün AK Parti Grup toplantısında yaptığı konuşmalardaki özeleştiri içeren cümleler, bu açıdan çok önemliydi. Bu cümlelerden bazılarını hatırlayalım:
Şikâyetler sonuçlanmalı
"- Bu yıl sonuna kadar biz tüm il yönetimlerini, ilçe yönetimlerini, belde yönetimlerini yenilemek durumundayız. Adeta bir metal eskimesi görüyorum, dolayısıyla bu değişikliği yapmaya mecburuz. Belediyelerimizde nerelerde, ne gibi eksiklikler var, şikâyetler nedir bunların üzerine gitmemiz gerekiyor."
"- Bir ekip burada oluşturacağız, bir ekip de cumhurbaşkanlığı makamında ve bu oluşturacağımız ekiplerle çok yoğun bir kontrol mekanizmasını çalıştıracağız. Çünkü aldığımız şikâyetleri neticeye ulaştırmamız gerekiyor."
Rakipsizlik bunalımı
"- Siyasette ciddi bir rakibimiz olmadığı için sürekli kendimizle yarışıyoruz. 16 Nisan'da kabul edilen anayasa değişikliği ile başarı çıtası yüzde 50+1'e yükseldi. Her ne kadar cumhurbaşkanlığı ile milletvekilleri sandığı ayrı olsa da her ikisinde yüzde 50 +1'in üzerine çıkmamız gerekiyor. Bunun için kolları sıvamak ve milletimizle olan rabıtamızı güçlendirmek zorundayız."
Millet yoruldu
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok önemli bir gözlemi de üç yıldır Türkiye'nin ve milletin çok yorulduğunu ifade eden cümlelerinde bulunuyordu.
Erdoğan birçok ülkenin çeyrek yüzyılda yaşamadığı kadar çok hadisenin üç yıla sığdığı bu yorgunluk sürecini de şöyle anlattı:
"2013 Mayıs'ında Gezi olayları ile başlayıp 17-25 Aralık yargı- emniyet darbe girişimiyle tırmanan 2014 mahalli idareler ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle devam eden, 2015'teki iki ayrı milletvekili seçimiyle süren, PKK'nın hendek eylemleri ve DEAŞ'ın saldırıları ile kanlı bir boyut kazanan, Feto'nun 15 Temmuz darbe girişimiyle adeta zirveye ulaşan, 16 Nisan halk oylamasıyla da şimdilik finalini yapan bir süreçten söz ediyoruz."
Evet... Eleştiri eksiğini özeleştiri mekanizmalarını devreye sokmaya çalışarak gidermeyi planlayan Erdoğan dilerim başarıya ulaşır.