Dış politikada içinde bulunduğumuz dönemin geride kalan yıllardan temel farkı Amerika Birleşik Devletleri'nin Başkanının Donald Trump olmasıdır.
Sevsek de sevmesek de, kızsak da sempati de duysak, ABD gerçek bir "Süper Güç"tür. Bu ülkenin dünyanın her yöresindeki olayları etkileyecek gücü ve bu yörelere dönük çıkar hesapları vardır. Bu nedenle Washington'un alacağı kararlar ve dünya olaylarına yaklaşımı, daima dikkatle izlenmek durumundadır.
Trump'ın çelişkileri
Ne var ki yeni Başkan Donald Trump, genel bir kararsızlığı ve ne olacağı bilinmez bir tavrı bu ülkenin siyasetine adeta monte etmiştir. Trump'ın dün söyledikleri ile bugün aldığı kararlar genel bir çelişki içindedir. Örneğin Başkan olmadan önce Rusya ve Putin'le dost olacağının işaretlerini vermiştir. Ama Suriye'ye atılan füzeler yüzünden şu anda Rusya ile Amerika'nın ilişkileri kopma noktasındadır.
Dün dündür
Seçim kampanyası döneminde Obama yönetimini Suriye'ye müdahale ettikleri için suçlamıştır. Ve daha geçen hafta Amerika'nın Suriye'de Esad rejiminin devrilmesine dönük bir beklentisi olmadığı açıklanmıştır. Bütün bunlar olurken yakın geçmişte düşman ilan ettiği Çin'in Devlet Başkanı ile Florida'da kucak kucağaydı.
Dikkatli davranmalıyız
İdlib'e zehirli gaz bombası atarak çoluk çocuk insanları zehirleyen Esad rejimine karşı Amerika'nın füze atarak tavır koyması elbette onaylanacak bir davranıştır. Ancak bu onay konusunda ölçüyü kaçırmamakta da yarar vardır. Çünkü Trump Amerikası'nın yarın ne yapacağı hiç belli olmaz. Özellikle Suriye'de PKK'nın uzantısı olan PYD'ye son dönemde Amerika tarafından verilen maddi ve manevi desteğin arttığı dikkate alınırsa, bu ülke yönetimine karşı ihtiyatlı davranmanın yararları ortaya çıkar.
Kısacası Trump'ın Amerika'sı dümeni kilitlenmiş ve akıntılara göre giden bir gemiye benzemektedir.