Bugün yaşadıklarımız sosyo-politik hayatımızda ilk kez karşılaştığımız zorluklar olsaydı, herhalde şaşkın ve ürkek bir görüntü verirdik... Hem Amerika hem de Avrupalı müttefiklerimiz bir ağızdan Türk demokrasisinin tehlikede olduğunu söylemekteler. Daha da ötesi "İttifak"ın patronu olan Amerika, deniz aşırı askeri operasyonlarda Amerikan askeri yerine yerel güçleri kullanacağı şeklindeki stratejisini gerekçe göstererek, PYD-PKK oluşumunu Türkiye'ye tercih etmekte...
Değiş-tokuş mu?
Evet... Bu tablo ilk kez karşılaştığımız zorlukları içermiyor ki... Uzun yıllardır PKK'nın bizimle müttefik olan Avrupa ülkelerinde örgütlendiğini bilmiyor muyuz? Ya da Fethullah Gülen 1999'dan beri Amerika'da üslenmiyor mu? Aynı yıl Amerika'nın Abdullah Öcalan'ı Kenya'da yakalayıp Türkiye'ye teslim etmesi, bir nevi değiş-tokuş değil miydi?
Ambargo
Kıbrıs'a müdahale sonrasında 1974'ten 1980'e kadar Amerikan ambargosuna hedef değil miydik? 1980 Askeri darbesine kadar da, Yunanistan NATO'nun askeri kanadının dışında değil miydi? Ya da İran'da Humeyni yönetime el koyduktan ve şeriat rejimini egemen kıldıktan sonra, "Sıra Türkiye'de" vaveylası ortalığı kaplamamış mıydı?
Kırmızı çizgiler
Şu Avrupa Birliği'ne üyelik maceramız neredeyse 100 yılı bulmayacak mı? İngiltere'nin Brexit'le Avrupa Birliği'nden çıkmaya hazırlandığı bu günlerde, AB sözcülerinin "Türkiye kırmızı çizgileri aştı" demeleri komik değil mi? Ve Kırmızı Çizgileri aşan Türkiye 3 milyon sığınmacıya kucak açarken, bu sığınmacılara sınırlarını kapatan Avrupalıların yüzlerinin kızarmaması, sizi şaşırtmıyor mu?
Çapsız liderler
Türkiye Ortadoğu coğrafyasının ve çarpık devletlerarası ilişkilerin getirdiği bütün zorlukları aşarak bugünlere geldi. Aynı şekilde yarınlara da kararlı biçimde gidiyor. Çapsız liderlerin iktidarda olduğu müttefiklerimiz, bu gerçekleri bir görebilselerdi. Terörle mücadelemizi desteklemek yerine, teröristleri tutan ve onlara kucak açan akılsızların söylemleri bizi ürkütebilir mi?