Özellikle siyaseti tartışırken "Nedensellik" (Causalite) kavramına pek önem vermeyiz. Siyasette işimize gelmeyen ya da istemediğimiz bir durum gerçekleştiğinde bunun nedenlerine eğilip tahlil etmek yerine, sonuca hiç etkisi olmayan nedenlere takılıp, kendimizce suçlular ararız.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun nöbeti devretmesinin zamanı geldiğinde de bu duruma öfkelenenler "Neden bu noktaya gelindi" sorusuna cevap aramak yerine sorumlu olarak sosyal medya mesajlarının yazarlarını ilan edip, onları suçlamaya başladılar.
Nedensellik
Hukuk Fakültesi'nde eğitim görürken bize
"Nedensellik" kavramını somut örneklerle anlatmışlardı.
Bu örneklerden birini hatırlatayım...
Bir adam uçakla yapacağı yolculuk için bir taksiye binip hava alanının yolunu tutar. Yolda taksinin lastiği patlar. Adam başka bir taksiyi çevirip onunla uçağa yetişmeye çalışır. Ama bu arada vakit kaybettiği için biletinin olduğu uçağı kaçırır. Bir sonra kalkan uçağa biner ve o uçak düşer.
Adam da uçaktaki yolcularla birlikte hayatını kaybeder.
Sorumlu kim?
Burada "Nedensellik" kavramının devreye gireceği sorunsal şudur:
Adamın ailesi kayıplarından ötürü lastiği patlayan ve adamın ilk uçağı kaçırmasına neden olan taksinin şoförüne mi, yoksa uçağın ait olduğu havacılık şirketine mi dava açmalıdır?
Davutoğlu'nun nöbeti devretmesine yol açan nedenleri de bu açıdan tahlil etmek yerine, bu durumu sosyal medya mesajlarına bağlamak da "Nedensellik" kavramını göz ardı etmek durumundan farksızdır.
"Hocacılık"
Kimse Ahmet Davutoğlu'nun canla başla Başbakanlık görevinin gereklerini yerine getirmeye çalıştığını inkâr etmiyor...
Ama bazıları kendilerini "Hocacı" konumunda gördükleri için, görev değişimi noktasına neden gelindiğini tahlil etmeye gerek görmüyorlar.
Daha da ötesi bu bazıları Davutoğlu sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın alternatifiymiş gibi yaklaşıyorlar olaya. Oysa Erdoğan da Davutoğlu da, aralarındaki dostça ilişkilerin bundan sonra da devam edeceğini vurgulayan açıklamalar yapmaktalar.
Siyasi körlük
Yani olay kişisel egoların çatışmasının bir sonucu değil. Sadece karar mekanizmalarının oluşması sürecindeki uyumsuzluklardan ötürü, nöbet değişiminin gerçekleştiği noktaya gelindi.
Kemal Tahir anlatmıştı...
Balkan savaşı sonunda Bulgarların eline geçen bir Türk köyünün sakinine "Bulgarlar bu köyü nasıl oldu da ele geçirdi" diye sorduklarında, Balkan Savaşı'ndan haberi olmayan köylü "Ben o gün şehre inmiştim, bunun nasıl olduğunu anlamadım" diye cevap vermiş.