Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Dış konjonktürü hesaba almadan siyaset yapılamaz

Bugünlerde ayrıntıları ile tam tahlil edemediğimiz ve "Büyük akıl" kavramı ile nitelediğimiz olguya "Dış konjonktür" de diyebiliriz. Ama bazılarımız saplantılarımızın ve kişilere dönük takıntılarımızın rüzgârına kapılıp "İktidar" ile "Türkiye"yi aynı görebiliyoruz. "Büyük akıl"ın hedefinde ise iktidarın değil, Türkiye'nin ya da Irak'ın yahut Suriye'nin bulunduğunu göremiyoruz.

Görmezden gelemeyiz
Tüm ulusal sorunlarının aynı zamanda uluslararası sorunları da oluşturduğu bir jeo-politik konumdaki Türkiye'nin siyasi kaderi veya istikrarı, sade seçmenin elinde değildir. "Seçmen"in veya iç dinamiklerin ağırlığı dört yılda bir iktidarı belirler. Ama "Dış konjonktür"ün belirleyici etkisi hiç bitmez. Terör de şiddetini dış konjonktüre uyarlı biçimde artırır ya da azaltır.

Bazı örnekler
Hatırlayın... Demirel'in Dışişleri Bakanı Çağlayangil "Sovyet uçaklarının Suriye'ye Türkiye üzerinden geçmesine izin verdiğimiz için 12 Mart 1971 darbesiyle devrildik" diye dert yanmamış mıydı?
Mesela Başbakan Ecevit Kıbrıs'ı kalıcı bir çözüme taşıyabilseydi ne Amerikan ambargosu gelirdi, ne de 12 Eylül'ün yolu açılırdı. Yunanistan'la birlikte Avrupa Birliği'ne girmiş olmaz mıydık? Veya Başbakan Erbakan ambargodaki Libya'ya gitmeseydi, 28 Şubat'ın yolu böylesine kolay açılır mıydı?

Bazı gerçekler
İsterseniz daha eski günlere dönelim...
- Cumhuriyet'i tek başımıza mı kurduk? Osmanlı 1'inci Dünya Savaşı'nda kazananlar arasında bulunsaydı durum farklı olmaz mıydı? Cumhuriyet Lozan'da varılan bir uluslararası uzlaşmanın sonucu da değil midir?
- Petrol kaynaklarını dışarıda bırakan ve Mezopotamya kültürünün insanlarını ikiye bölen Güneydoğu sınırımızı, üyesi olmadığımız Milletler Cemiyeti kararı ile 1925'te biz mi çizmiştik? Bu sınır bugünkü terör sorunumuzun da kaynağı değil mi?
- Eğer Hitler ve Mussolini 2'nci Dünya Savaşı'nı kazansalardı, Türkiye çok partili demokrasiye geçebilir miydi?

Darbeler ve dış konjonktür
- 27 Mayıs darbesinin ilk açıklaması "NATO'ya ve CENTO'ya bağlıyız" şeklinde değil miydi? Bu darbeden sonra memur maaşları "Cooley Fonu"nun Merkez Bankası'ndaki paralarından ödenmedi mi?
- 12 Eylül askeri müdahalesi, Humeyni İran'ı ele geçirdikten ve Sovyetler Afganistan'a girdikten hemen sonra olmadı mı? 12 Eylül rejiminin ilk icraatı Rogers Planı'nın kabulü ile Yunanistan'ın NATO askeri yapısına dönmesi değil miydi?
Tamam... Siyaset yapalım ya da olayları yorumlayalım. Ama evrensel gerçekleri de hep hesaba alalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA