Seçim sonuçlarına öfkelenip kendi halklarını küçük gören gezi- zekâlıların kafaları çok karışık... Bunların bazıları kendilerini solcu sanıyor... Bazılarında Erdoğan takıntısı bir hastalık haline dönüşmüş. Fal gibi, büyü gibi her türlü batıl inanç ritüellerini hiç aksatmayanlar da, ezana, namaza falan "İlkellik" diye bakmaktalar. "Türk halkı"nı küçük görenler HDP'ye âşık olunca "Kürt halkı"nı mı kutsuyorlar sanki?
Bunlar için "Batılılık" hiç derinliği olmayan sadece bir görüntü değil mi? Aynı Batı'nın "Faşizmi", "Irkçılığı" nasıl ürettiğini hiç düşünmüyorlar... 20'nci yüzyılda Leonardo'nun İtalya'sına Mussolini'nin, Beethoven'in Almanya'sına Hitler'in nasıl hükmettiklerini hiç irdelememişler.
Din yerine ideoloji mi?
O Batı dünyasında da "Entelektüel" diye nitelenenler özellikle Rönesans sonrasında kendi toplumlarının dini inançlarını reddetmişlerdir... Ama bunların genel gerekçesi, tartışılmazların dünyasına karşı çıkmak, dogmalara ve tabulara karşı özgür düşünceyi savunmak olmuştur.
Ancak bu entelektüellerin bir bölümü, bizdeki kendilerini "Kemalist" olarak niteleyenler gibi, "İdeoloji"yi dini inançların yerine ikame ettiler. Bu ideolojilere "İnananlar" da, yeryüzündeki gerçekleri gözlemleyip, yorumlamak yerine, ideolojilerinin sunduğu sanal gerçeklere inandılar.
İdeolojik boşluk
Ama son dönemde önce faşizmin, arkasından da komünizmin iflas etmesi, bunların beyinlerinde bir "İdeolojik boşluk" doğurdu... "Atatürk sevgisi"nin "Kemalizm" demek olmadığının anlaşılması ile bizde "Vesayetçi demokrasi"nin bürokratik oligarşileri nasıl boşlukta kaldılarsa, "Kemalizm"i halkın seçtiklerine karşı çıkartanlar, bugün de olduğu gibi, her seçim sonrasında saçmalamaya, halka öfkelenmeye başladılar.
Hem bilgisiz hem bilinçsizler
Aslında bunlar bilgisiz ve bilinçsiz kesimler... Örneğin bunların bazıları CHP'nin "Sosyal demokrat" bir parti olduğunu sanıyor ve kronik yenilmişliği, "İdeoloji"den sapmış olmaya bağlıyor... Oysa sosyal demokrasi, "Das Kapital" gibi bir "Kutsal kitabı" veya ütopyası olmayan, yer aldığı her ülkenin şartlarına ve çağa göre yapı değiştirebilen, pragmatik bir siyaset tarzıdır.
CHP'nin geleceği
Kısacası CHP'nin "6 Ok"undaki "Halkçılık" ve "Devletçilik" ile bugünün sosyal demokrasisini uzlaştırmak pek mümkün değildir. 1930'ları "Devr-i Saadet" olarak görmek ise, sosyal demokrasiye değil ancak faşizme duyulan özlemin seslendirilmesi olabilir. CHP kadroları bunları tartışıp Parti'yi halktan nefret edenlerin elinden kurtarabilirlerse, ileride belki tablo değişebilir.