7 Haziran Genel Seçimleri öncesinde siyasetçilerin birbiri hakkında söyledikleri ağır ve kırıcı sözleri bugüne taşımak isteyenler az değil... Unutmayalım ki "Cumhuriyetin hafızası güçlü buna karşı demokrasinin hafızası zayıf olduğu ölçüde sistem sağlıklı gelişir." Ama bu genelleme söylenen her şeyi unutup, hayata sıfırdan başlamak anlamına da gelmiyor. Geçmişte söylenen ve unutulmamaları gereken bazı söylemler de, demokratik sistemin sağlığına katkıda bulunabilir.
Öcalan'ın mesajları
Örneğin hepimizin yarına dönük beklentilerimizin odağında bulunan "Barış Süreci"ne ilişkin söylemler de bu "Unutulmaması gerekenler" listesinde yer almaktadır. Acaba Abdullah Öcalan'ın 7 Haziran Genel Seçimleri öncesinde kendi kamuoyuna ve topluma verdiği mesajlardaki önemli cümleleri hatırlıyor muyuz?
Bunlardan ikisini birlikte hatırlayalım mı? Mesela Cizre olayları ertesinde 28 Aralık 2014'teki mesajında şu uyarılar var:
Çözüme karşı olanlar
"- DTK, HDP, DBP'nin çabalarıyla olayların büyümesi önlenmişse de, gerginlik hâlâ devam etmektedir ve önümüzdeki zamanda da bu tip olayların yaşanması ihtimali az değildir. Çözüm-müzakere sürecinin akamete uğratılması yalnız demokratik çözüme, Türk-Kürt barışına karşı olan, savaşı, çatışmaları hedefleyen kesimlerin değil, Hükümetten kurtulmayı hedefleyenlerin de baş hedefi haline gelmiştir."
Gülen cemaati
"- Bunun başında da, bölgede önemli etkisi olan Gülen Cemaati, onun emniyette ve yargıda hâlâ etkin olan paralel örgütlenmesi gelmektedir. Hukuksuzluklarıyla, iktidar hedefleriyle yargıyı mahvetmiş olan bu yapı, Türkiye'nin yakaladığı çok değerli bir fırsat olan derin devlete karşı etkin mücadelenin sonuçsuz kalmasına ve hatta suçlu kesimlerin 'mağdur' konumuna gelmesine de sebep oldu."
AKP-HDP düşmanlaşması 7
Haziran'dan üç gün önceki 4 Haziran tarihli mesajında da "Sevgili Başkanım" hitabı ile başlayıp şunları söylüyor:
"- Seçime 4 gün kala dün Bingöl'de HDP seçim aracına saldırı düzenlendi ve şoför öldürülmüş. Bingöl'de ilk olmayan, arkasında derin yapıların olduğu provokatif bir olay gibi görünüyor. Amacının da, son zamanlarda barajın aşılması meselesinin de etkisiyle normal seçim rekabetinin çok üstüne çıkan (şahsen doğru bulmuyor olduğum) AKP ve HDP 'düşmanlaşmasını' körükleme, AKP ve HDP'lileri karşı karşıya getirme, hatta birbirine düşürme olabileceğini düşünüyorum. Bunun daha derindeki hedefi de çözüm-barış sürecidir.
Demokratik anayasa
"-Seçim polemiklerinin son bulacağı, aklıselim politikalara geçileceğini düşündüğüm seçim sonrası dönemde Türkiye'nin önünde duran en önemli mesele, çok büyük çabalarla, çok ileri ve olumlu bir aşamaya gelmiş olan çözüm-barış sürecini başarılı şekilde sonuçlandırma ve bununla da bağlantılı olan yeni, demokratik bir anayasanın yapılmasıdır."
"- HDP'nin Meclis'te olması bu açılardan çok önemlidir. Silahlı mücadelenin son bulmasını da kolaylaştıracaktır. Öyle olacağını, barajın aşılacağını düşünüyorum. Seçim sonuçlarıyla ilgili olarak seçim sonrası 'ittifakkoalisyon' konusu üzerinde duruluyor, ortaya bazı 'senaryolar' konuyor."
AKP-HDP ittifakı
"- AKP'nin tek başına hükümet kuracağı çoğunluğu alması ihtimalini güçlü görüyorum. Bu eğer gerçekleşmezse, oluşacak koalisyon ya da dıştan destek konusunda Türkiye demokrasisi ve çözüm-barış süreci açısından en olumlu olan açıktır ki AKP-HDP ittifakıdır. Başta Kürt seçmenler olmak üzere, hem AKP hem HDP seçmenince en kabul görecek, demokrasiye, demokratikleşmeye ve barışa en fazla hizmet edecek olan seçenek budur."
Ne dersiniz sayın okurlarım? Bazı söylemleri hatırlamakta da yarar yok mu?