Bu "Kendi tarihimizle yüzleşmek" olayını da galiba fazla abartmamak gerekiyor. Geçenlerde bir arkadaş topluluğunda 1'inci Dünya Savaşı'nın sonuçları ve "Kurtuluş Savaşı Zaferimiz" ertesindeki yeni düzen üzerinde konuşup tartışıyorduk.
Bir arkadaş şu soruyu ortaya attı:
- Kurtuluş Savaşı zaferimizle sonuçlandığına göre, yani savaşı kazandığımız halde neden Ege Adaları ve Batı Trakya Yunanistan'a, 12 Adalar İtalyanlara, Musul-Kerkük İngiliz mandası olan Irak'a, Kıbrıs da İngilizlere bırakıldı, neden Osmanlı borçlarını Türkiye Cumhuriyeti yüklendi?
Barış mı savaş mı?
Bu soruya hepimiz kendimizce cevap aradık. Kimimiz "Gücünün sınırını bilmek", kimimiz de "Barışı savaşa tercih etmek" gibi almaşıklar üzerinden cevaplar ürettik. Eğer zamanı 1923'e geri döndürmek mümkün olsaydı, o dönemde Lozan üzerinde yapılan tartışmaların gerginliğini herhalde bugüne taşırdık.
Bu vesile ile bugünün koşulları içinde ve kafa yapısı ile dünü tartışmanın her zaman sağlıklı sonuçlar veremeyeceğini hissettim. Özellikle tarihi kişiliklere dönük saplantılarla ve önyargılarla hareket ettiğimiz takdirde, kendi tarihimizle yüzleşelim derken, tarihin gerçeklerini iyice çarpıtabiliriz. Bugünkü CHP'ye sempati duymadığımız için Atatürk'ü veya İnönü'yü güncel tartışmalarda taraf olarak karşımıza alabiliriz. Bunun benzerini Ermeni diyasporasının "Tehcir"i "Soykırım"a dönüştürme girişimlerinde de görmüyor muyuz? Sonuçta Türkiye-Ermenistan ilişkileri sanki 1915'te dondurulmuş gibi değil mi?
Menemen'de uyandırılmak
Ayrıca söylenen sözlerden neyin amaçlandığını anlamak da her zaman mümkün değildir. Bunu çok çarpıcı bir örnekle anlatan bir fıkra da var.
İzmir'den trene binen yaşlı teyze kondüktöre "Menemen'e gelince beni haber et yavrum, sakın unutma. Ben Menemen'e kadar kestireceğim" demiş. Ancak tren Menemen'i geçtikten sonra yaşlı teyzenin Menemen'de ineceği kondüktörün aklına gelmiş. Hemen makiniste haber vermiş. Makinist, "Gecenin bu saatinde teyzeyi buralarda indiremeyiz. Geri gideceğiz. Soran olursa, tren makas değiştiriyor dersin" demiş. Böylece tren yarım saat geri geri gidip Menemen'e gelmiş. Kondüktör, teyzeyi uyandırmış "Hadi teyze kalk artık, Menemen'e geldik" demiş. Teyze doğrulup çantasına uzanmış ve "Sağ ol yavrum, sayende ilaç saatimi kaçırmadım" demiş... Ve çantasını açıp ilacını çıkartmış...
Çok ıslık çalmış
Buna benzer bir başka tren fıkrası da şöyledir:
Yataklı İstanbul'dan Ankara istikametine yola çıkmadan önce kompartımanı paylaşacak yolculardan biri diğerine "Ben çok horlarım. Ama bir ıslık çalarsanız yan dönüp, horlamayı keserim" demiş. Sabah Ankara'ya varmış tren, ama horlamayan yolcu kompartımanda yokmuş Horlayan yolcu kondüktöre "Nerede yatak komşum" diye sormuş. Kondüktör "O adam gece çıldırıp ıslık çalmaya başladı. Eskişehir'de zorla indirdik onu trenden" demiş.
Gerçek nedenlerini de, içeriklerini de tam bilmediğiniz geçmişteki olayları bugünün siyasi kamplaşmalarının ortamına taşımak, yanılgılara neden olabilir.