Galiba özlediğimiz ve öfkenin yerini tebessümlerin alacağı siyasal polemiklerin ortamına girmek üzereyiz... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına karşı Başbakan Davutoğlu'nun seslendirdiği gönderme, bu yeni ve güleryüzlü ortamın işareti olabilir.
Belki izlemişsinizdir... Fox TV Haber'de önceki gün gündeme ilişkin soruları cevaplayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "Bugün itibariyle hayaliniz nedir" sorusuna, en büyük hayalinin "Başbakan olmak" olduğunu söylemiş ve "Başbakan olursam özel hayatımda, yaşamımda elde ettiğim başarıları toplumsal olarak da Türkiye'ye yaşatmak istiyorum" demişti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün AK Parti'nin grup toplantısındaki konuşmasının bir bölümünde Kılıçdaroğlu'nun başbakan olmak şeklindeki hayaline değinirken "İktidar olmak demiyor çünkü meselesi şahsi. Ama çok istiyorsa 23 Nisan yaklaşıyor bir günlüğüne koltuğu verebilirim" diye konuştu...
Romanın son cümlesi
Bir akrabam anlatmıştı. Gaziantep'teki lisede son sınıfın ilk gününde edebiyat hocası onu yanına çağırmış;
- Seni üç yıldır izliyorum. Edebiyatta çok başarılısın. Ben bu mesleğe girdiğimden beri bir roman yazmayı hayal ettim ama vakit bulamadım. Hayal ettiğim bu romanın sadece son cümlesini yazabildim. Bunu sana veriyorum. Sen bunun başını yazıp romanı tamamlamalısın, demiş.
Akrabam edebiyat hocasının uzattığı kâğıdı almış... Kâğıtta "Ahmet Bey hayatta hayal ettiği her şeye sahip olmuştu" cümlesi yazılıymış.
Aslında insanımız özünde mizaha açıktır.
Yüzyıllardır birikerek gelen özdeyişleri, atasözlerini hatırlayın... Bunların çoğunda hayatın acı gerçeklerine de gülümseyerek bakılmaz mı? Bazılarını yeniden hatırlayalım...
Yüklü eşek anırmaz
Aç gözlünün karnı doymaz/ Adamın tersine giderse işi, muhallebi yerken kırılır dişi/ Akraba ile ye iç, alış veriş etme/ Allah bilir ama kul da sezer/ Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir/ Ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış/ Bakmakla usta olunsa köpekler kasap olurdu/ Bekârın parasını it, yakasını bit yer/ Bir deliği olan fare çabuk tutulur/ Bir gemide iki kaptan olmaz/ Cansız koyundan süt sağılmaz/ Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler/ Çok söyleme arsız edersin, çok saklama hırsız edersin/ Davasını bilmeyene şahit olma/ Deli kız evde kalmaz/ Dilenci selam almaz/ Hacı hacıyı Mekke'de, derviş dervişi tekkede bulur/ Şahin sinek avlamaz/ Tembele iş buyur sana akıl öğretsin/ Yazın başı pişenin kışın aşı pişer/ Yüklü eşek anırmaz...
Antep'ten sayfalar
Siyasete ve dünyaya gülümseyerek bakabilen insanların en yoğun olduğu kentimiz herhalde Gaziantep'tir... 1960'ların gergin siyasal ortamında İsmet İnönü'nün hasta olduğu söylentisi yayılmıştı. Rahmetli Mehmet Tekinalp'e "İnönü ölürse CHP'de ne olur" diye sorduğumda "Mezarlıklar İnönü'nün ölümünü bekleyenlerle dolu" cevabını almıştım. Antepli efsanevi sinemacı Nakıp Ali de bilete zam yapınca belediye zabıtası gelmiş, "Koltukları maroken mi yaptın, sinemaya kalorifer mi koydun" diye zammın gerekçesini sormuş... Nakıp Ali de "Domatese maroken mi kapladılar, patlıcana kalorifer mi koydular" diyerek enflasyonu hatırlatmış.