CHP'nin milletvekili aday adaylarının bir bölümünü de olsa ön seçimle belirlemesi kutlanması gereken bir karardır. Tek seçicilerin egemen olduğu bir siyasi partiler düzeninde delegelerin devreye sokulması, demokrasi yolunda atılması gereken önemli adımlardan biridir. Bu adımın daha da sağlıklı olması için, tabii ki milletvekili aday listelerine yön verecek delegelerin de bağımsız ve bağlantısız olmaları gerekir.
Deniz Baykal, Adnan Keskin, Önder Sav gibi "Derin CHP"yi temsil eden isimlerin ve yıllardır Şişli'yi simgeleyen Mustafa Sarıgül'ün ön seçimde aldıkları sonuçlar, herhalde her açıdan değerlendirilmelidir.
Rekabetsizliğin rahatlığı
Sade siyasette değil hayatın her alanında mükemmeliyete uzanan yolun en önemli öğelerinden birinin "Rekabet" olması gerektiğini, her vesile ile hatırlamalıyız.
Ben tek kanallı dönem televizyonculuğunda TRT Haber Dairesi'ni yönetmiş bir kişi olarak rekabetsiz dünyada yaşamanın ne kadar rahatlatıcı ve insana özgüven veren bir şey olduğunu bilenlerdenim. Her yaptığımız televizyon programı "En fazla izlenenler" listesinde birinci olurdu, çünkü ikinci yoktu... Tek kanallı televizyonda bir zaman dilimi satın alabilmek için, reklam verenler kuyrukta bekleşirlerdi.
Tek seçmenli düzen
Siyasette de rekabetsizlik bu tür gerçek ötesi özgüven ve rahatlık yaratır "Tek seçici"ye bağımlı katılımcılarda... Çoğunlukla "Sadakat" da yetmez "Biat" gerekir. "Meritokrasi" yerine "Nepotizm" ve hatta "Kleptokrasi" yönetim kadrolarını belirlemekte ağırlık kazanır.
Yine o 1970'li yıllardan kalmış bir anım var... Rahmetli Hüsamettin Çelebi, Cumhurbaşkanı Korutürk tarafından "Kontenjan Senatörü" seçilmişti. Beraber olduğumuz bazı akşamlarda pencereden Çankaya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne bakarken "Seçim bölgemi ve seçmenimi gözlüyorum" der ve gülerdi.
Kim kime güvenecek?
Bir başka anekdot da 1938'den verilebilir... Atatürk'ün vefatı ertesinde Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Celal Bayar'ı yeniden Başbakan olarak atamıştır. Tevfik Rüştü Aras'ın ve Şükrü Kaya'nın dışarıda bulunduğu yeni Bakanlar Kurulu'nun güven (itimat) oylamasının yapılacağı gün, milletvekili olan Yahya Kemal Beyatlı'yı İstanbul'a giden trende görenler ona "Sen hükümete itimat vermeyecek misin" diye sorarlar. Şair bu soruya "Onlar bana itimat etsinler, bu bana yeter" cevabını verir.
AK Parti'de "Tek seçici" tarafından milletvekili yapılan eski "Sadıklar"ın şimdi "Tuzluklar"a dönüşmelerini izlerken, ön seçmenlerin tek seçmenlerden genellikle daha sağlıklı seçimler yaptıklarını düşünmez misiniz?