Dış basındaki Türk iç siyaseti üzerinde yazılan haberleri ve yorumları izlerken, doğal olarak "Bunlar bizi yanlış anlıyor" diye düşündüğünüz oluyordur. Hele "The New York Times" gibi güvenilir gazetelerde Türkiye'ye New York'tan değil de Pensilvanya'dan bakıldığını düşündüren yorumların yer aldığını görünce, mutlaka şaşırıyorsunuzdur.
Sanırım Amerikalılar da Türk medyasında ABD hakkında yayınlanan yorumları okurken şaşırıyordur. Onlar da bizdeki bazı yorumlar için "Acaba bu bakış açısı Kuzey Kore'nin düşüncelerini mi yansıtıyor" diye düşünüyorlardır.
Farklı kültürler
Sade bizde değil tüm ülkeler medyasında dış dünyayı izlerken, yerel kültürün bakış açıları ile farklı kültüre sahip ülkelerdeki siyasi veya toplumsal gelişmelerin anlaşılabileceği zannedilir. Ya da Amerikan bakış açısı ile bir Türkiyeli yorumcu olarak Türkiye'nin sosyo-politik dünyasına bir ABD'li gibi bakmayı denesek, bu ne kadar gerçekçi olurdu? Putin ile Obama'nın siyaset tarzları ne kadar benzer öğeler içeriyorsa, bizim siyasetçilerimizi de bir Amerikan gazetecisi, ülke kültürleri arasındaki farkları gözeterek eleştirmelidir. Veya bir ABD'li siyasetçinin İsrail'e bakışı ile bir Türk siyasetçinin İsrail'e bakışı aynı olabilir mi?
Teori ve pratik
Amerikan kültürünün ürettiği düşünce tarzı her durumdan bir genelleme çıkarmak üzerine kurulmuştur. Yani teorinin pratiğe değil, pratiğin teoriye uygulanmasını amaçlayan bir düşünce tarzıdır bu. Bizde ise yaşanan gerçekler teorilere uyarlanmak istenir. Bu nedenle sorunlara çözüm üretmek yerine, benzer sorunların tarihte de çözümsüz olduğu üzerinde çeşitlemeler yapılır.
ABD'de bir konuda başarısız olunduğunda, hemen bu başarısızlık kabul edilir ve yeni bir çizgi oluşturulur. Böylece "Kriz stokları" oluşmaz.
Diziler bile farklı
Dünyaya bakış açılarındaki farkı televizyonlardaki yerli dizilerle Amerikan dizilerini karşılaştırarak da görebilirsiniz. Türk televizyonlarında reyting rekorları kıran ve sakallı, bıyıklı, gözü yaşlı erkeklerle her an vurulmaları veya dayak yemeleri muhtemel kadınlarla dolu dizilerin Amerikan kanallarında oynatılması halinde ne ölçüde izleneceğini kestirebilir misiniz?
Türk siyasetçisi ile ABD siyasetçisi de bu çeşit farklı söylemlerle kendi seçmenlerine hitap ederler. Ama tabii ki demokratik siyasetin farklı ülkelerde de ortak olan yanları vardır. Bu temel öğeleri, eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld 1980'de yayınlanan kitabında (Rumsfeld Kuralları) şöyle sıralamıştı:
Ortak kurallar
Politikanın ilk kuralı, "Aday listesinde bulunmadan seçim kazanılamaz" gerçeğini vurgular. İkinci kural, "Aday olsan da kaybedebilirsin" der. Üçüncü kural ise "Seçimde başa baş gidiyorsan yenileceksin demektir" şeklindedir.
Kazanan ne en akıllı, ne en usta, ne de en fazla kendinden emin olan kişidir. Kazanan sabah 5'te yatağından kalkma iradesine sahip olandır.
Basın için asla "Yazılamaz" diye bir şey yoktur.
Siyasetçinin bir konuda kuşkusu varsa doğru olanı yapmalıdır.