Yerli ve yabancı gazetelerin, internet sitelerinin haberleri arasında dolaşırken, bunlardan bazılarına farklı açılardan takılmıyor musunuz?
Örneğin dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Kuşadası'ndaki bir toplantıya katıldıktan sonra İzmir'e karayolu ile giderken Selçuk'ta bir kahvehanede mola verdiğini ve burada vatandaşlarla tavla oynadığını anlatan fotoğraflı haber vardı.
Kılıçdaroğlu elindeki zarları atmadan önce acaba bir yandan da sözlerinin Yeniçeri Topkapılı Mehmet'e ait olduğu söylenen Dede Efendi'nin Gülizar Köçekçesini mırıldanıyor muydu?
"Ben o yâre ne söyledim, aşkın deryâsın boyladım
Cihar attım, şeş oynadım, yine felek yendi beni"
Kraliçe'nin endişesi
Bırakalım memleketimizin siyasi aktörlerine ilişkin haberleri bir yana... İngiltere'ye uzanalım.
Kraliçe Elizabeth şu anda 89 yaşında ve 62 yıldır tahtta oturuyor. Oğlu Veliaht Prens Charles da 67 yaşında ve hâlâ annesinin yerine tahta geçmeyi bekliyor... Ve hemen herkes "Bu Kraliçe amma taht düşkünüymüş, bir anne oğluna bu kadar eziyet eder mi" diye de düşünmekte.
Kraliçe'nin oğlunu neden böyle beklemede tuttuğuna dair ipuçları yavaş yavaş belirmeye başladı... İngiliz "The Times" gazetesinde tefrika edilen ve Prens Charles'ın hayat hikâyesini konu alan biyografik dizinin yazarı Catherine Mayer'e göre Kraliçe, oğlu Charles'ın çeşitli alanlara ilişkin ve resmi görüşün dışındaki söylemleri yüzünden, Charles kral olduğu takdirde İngiltere tahtının şoklar yaşaması ihtimalinden ürkmekteymiş.
İngiliz takılmak...
Biz burada siyasete de idareye de Tanzimat'tan bu yana hep Fransız takıldığımız için, kendimize hedef aldığımız "Batılılık" olgusunun çok önemli bir öğesi olan İngiltere'yi anlamaya pek çalışmadık.
Yazılanlar doğruysa ve Kraliçe Elizabeth oğlunun "Taht"ı şoka sokacağını gerçekten düşünüp ürküyor ve o nedenle yerini Charles'a bırakmıyorsa... Bu durumda bizim "Bürokratik oligarşi"nin ve "Vesayetçiler"in önce Abdullah Gül'ün şimdi de Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmalarından ürkmelerini, olaya "İngiliz takılmak" şeklinde niteleyemez miyiz?
Bizim devrimciler
Düşünün ki Karl Marx (1813-83), hayatının son dönemini Londra'da geçirmiş, "Das Kapital"i orada yayınlamıştır. Ama İngiliz sosyalistleri Marksizm'e hiç ilgi duymamışlar ve "Fabiancılık"ı seçmişlerdir. Bu nedenle de İngilizlerin "Devrimci" değil "Muhafazakâr Evrimci" oldukları hep vurgulanır.
Değişimi, demokrasiyi, halkın egemenliğini, seçilmişleri ve önce Özal'da şimdi de Erdoğan'da yansımasını bulan "Muhafazakâr- Evrimci"liği tehdit olarak gören bizim "Devrimciler"in, Yunanistan'ın Çipras'ı yerine Kraliçe Elizabeth'i idolize etmeleri daha doğru olmaz mıydı?