Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Akla mı, kalbe mi yoksa parmağa mı hitap etmeliyiz?

Twitter ya da Facebook'taki binlerce mesajı yazıp akıllı telefonlarından veya bilgisayarlarından siber âleme ve dolayısıyla cep telefonlarımıza, tablet bilgisayarlarımıza gönderenler "Neden bunları yazıyorum" diye acaba hiç kendi kendilerini sorgularlar mı?
Yarım yüzyıla yakın zamandır gazetelerde yazan ve 40 yıla yakın zamandır televizyon programları yapan bir kişi olarak, geçenlerde İstanbul'da yapılan Medya Zirvesi'ndeki Norveçli gazeteci Torry Pedersen'in farklı medyaları şöyle değerlendirmesi beni etkiledi:
- Yazılı medyada akla, görsel medyada kalbe, dijital medyada ise parmağa hitap edersiniz...
Petersen'in bu sözlerini dinlerken bir ilkokul öğretmeninin bana anlattıklarını hatırladım... Bu öğretmen ilkokula başlayan çocukların kendilerine verilen kitaplardaki resimleri parmaklarını resimlere sürüp açarak büyütmeye çalıştıklarını anlatmıştı.

Çok hızlı bir geçiş
Akıllı telefonların ve tablet bilgisayarların dünyasından kitaplara geçmeden sosyal medyada mesajlar yazanları, cep telefonlarından SMS göndererek uzaktakilerle yakınlaştıklarını zannedenleri izlerken, analog dünyayı tam kavramadan dijital dünyaya geçişteki sürati düşünüyorsunuz.
Gerçi bugünlerde kimsenin böyle ayrıntıları düşünecek vakti yok... Çoğunluk tepkisini ya da desteğini, kısa cümlelerle sosyal medyaya dökmeyi yeğ tutuyor. Okurlar da öncelikle parmaklara hitap eden bu söylemleri kaçırmamak için, büyüklü küçüklü ekranlara kilitlenip kalıyorlar.
İşin garibi analog dünyanın düşünen beyinleri de, kendilerini dijital dünyanın kamplaşmalarına kaptırmaktalar. Tek Nobelli yazarımız ve Nobel kazandığı için belirli medya tarafından hedef gösterilen Orhan Pamuk'un bile bugünkü Türk siyasetine, dijital dünyanın kamplaşmalarındakine benzer sözlerle yaklaşması sizleri de şaşırtmamış mıdır?

Neden yazıyormuş?

Oysa o Orhan Pamuk Nobel'i aldığında yaptığı konuşmada "Neden yazıyorum" sorusuna ne kadar akıllıca cevaplar vermişti...
- Ben, ötekiler, hepimiz, bizler İstanbul'da, Türkiye'de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum.
- Hayat, dünya, her şey inanılmayacak kadar güzel ve şaşırtıcı olduğu için yazıyorum. Hayatın bütün bu güzelliğini ve zenginliğini kelimelere geçirmek zevkli olduğu için yazıyorum.
- Hep gidilecek bir yer varmış ve oraya -tıpkı bir rüyadaki gibi- bir türlü gidemiyormuşum duygusundan kurtulmak için yazıyorum.
- Yalnız kalmak için yazıyorum. Hepinize, herkese neden o kadar çok çok kızdığımı belki anlarım diye yazıyorum.
Demek ki o da artık yalnız kalmamak için, dijital dünyanın hızlı kamplaşmalarında bir taraf olmayı seçti... Demek artık o da kalbe ve beyne değil parmaklara hitap eden söylemlerde Türkiye'nin güzelliklerini bulacağını zannediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA