Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Dışarıdan Türkiye'yi eleştirenler için önemli uyarı

Yakın tarihe kadar uluslararası hukukta ve diplomaside "Başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmemek" denilen bir ilke vardı... Gerçi güçlü olanlar için bu ilke geçerli değildi ama lafta da olsa, bu ilkeye saygı duyuluyor gibi davranılırdı...
Neticede 2'nci Dünya Savaşı patlayana kadar, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm ülkeler Almanya'daki Yahudi soykırımını bu ülkenin "İç işi" olarak görmediler mi? Ya da bugün bile Suriye'deki katliam "Beşar Esad rejiminin iç işi" olarak görülmüyor mu?
Ama dünyaya açık bir demokratik ülke için artık ayıplı ve hukuk dışı gelişmelerin "Bu bizim iç işimiz" gerekçesiyle savunulması mümkün değil. Hele Türkiye gibi, hem Avrupa Konseyi'ne üyeyseniz, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni üst yargı organı olarak kabul etmişseniz, hem de Avrupa Birliği'ne üye adayı olmuşsanız, siyasetiniz de, hukukunuz da, büyük gözaltında bulunuyor demektir.

Avrupalı ecnebiler

Ancak burada bir ince ve önemli ayrıntı var...
Türkiye'de olup bitenleri eleştiren ya da irdeleyen "Avrupalı Ecnebiler", bunu yaparken Türk iç siyasetinin tarafları gibi görünmekten kaçınmalıdırlar. Aynı durum Türkiye hakkında görüş açıklayan Amerikan yetkililer için de geçerli olmalıdır...
Neticede Türkiye hem Cumhurbaşkanı seçimine, hem de genel seçime giden gergin bir siyasi süreci yaşamakta. Bu süreç içinde seçim kazanmaları ihtimali olmayanlar yanında, zaten seçim sandığına ve seçmenin iradesine saygıları olmayanların çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin kuralları dışında söylemleri seslendirecekleri ve bazı örgütlerin de yasa dışı eylemleri sahneleyecekleri kesindir.
Türkiye'nin "Müttefik" olarak gördüğü ülkelerin sözcülerinin bu gerçeği görmezden gelerek, iç siyasetimizin tarafları gibi görünmekten kaçınmaları, hem aklın, hem diplomasinin, hem de nezaketin gereğidir.

Almanlar ve bizimkiler

Birileri tarafından şartlandırılan yabancı medya hakkında ve özellikle Alman basını için söyleyecek çok söz yok... Basın özgürdür... Basının yukarıda sözünü ettiğimiz ayrıntılara uyması gerekmez... Üstelik bu durum sadece Alman basını için değil kendi basınımız için de geçerli değil midir? Neticede Alman gazetelerinde Türk siyasetinin bazı aktörlerine karşı seslendirilen nefretin ve kinin daha şeddelisini, her gün Türk gazetelerinde de okumuyor muyuz?
Alman gazetecilerin Türkiye'yi hedef alan manşetlerini ve yorumlarını anlamamız mümkün... Çünkü Almanlar yakın geçmişte hem çok çektiler, hem de dünyaya çok çektirdiler. Almanya'nın sebep olduğu 2'nci Dünya Savaşı'nda 50 milyon asker ve sivil can verdi... Sonunda bu ülke ikiye bölündü... Alman siyasetçiler geçmişte yapılanlardan ötürü hâlâ dünyadan özür diliyorlar.

İnsafsız tutumlar
O dönemi savaş dışında geçiren, totaliter bir rejimden demokrasiye geçen, son dönemde de askeri vesayete son veren ve yok sayılan Kürt Realitesini de kalıcı bir barış sürecine bağlamaya çalışan Türkiye'yi, bir Alman gazeteci nasıl anlayabilir?
1923'ten bu yana bütünlüğünü ve istikrarını barış içinde korumayı başaran, sivil demokrasiyi kurmayı başaran Türkiye'de bazılarımız, bunun kıymetini bilmiyor olabiliriz... Ama yine de bu bazılarımızın Türkiye'ye karşı sergiledikleri insafsızlığı anlamakta zorlanmamız da doğaldır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA