Ankara'da havaalanında gece geç vakit İstanbul'a dönmek için uçak bekliyordum... Yedekteydim... O yıllarda THY şimdiki gibi değildi. Şehirlerarası seferler yapan otobüs şirketlerinden farkı, otobüs yerine uçakların kullanılmasıydı.
THY bankosunun önünde birikmiş, yer hostesinin hangi yedek yolculara uçakta yer açıldığını duyurmasını bekliyorduk... O sırada Van'a gidecek uçağın kalkışa hazır olduğunu duyurdu yer hostesi ve "Van yolcuları gelsin" diye seslendi.
İstanbul için yedekte bekleyen bir Amerikalı, bu "Van" kelimesini İngilizcenin "Bir" anlamına gelen ve "Van" diye telaffuz edilen "One" şeklinde algıladı. İstanbul uçağına bir yedek yolcunun çağırıldığını sanıp, "I am one" diye bağırmaya başladı.
Algılama meselesi
Dış ülkelerdeki insanların bizim karmaşık sosyo- politik yapımıza bakış açılarında da, buna benzer yanlış algılamaların sık sık tekrarlandığını görmez miyiz? Örneğin hiç askeri darbe görmemiş, 20'nci yüzyılın ikinci yarısında bile başbakanları idam edilmemiş, siyasetin kişilere dönük saplantılı nefret biçiminde anlaşılmadığı bir ülkenin en uzman kişileri bile, "Van" denilince bundan "One" anlamını çıkarmazlar mı?
Neticede bunlar için Türkiye dünyadaki 190 dolayındaki ülkeden biridir. Eğer bu uzmanlar Amerikalı ise önce "Türkiye bizim müttefikimiz mi" diye bakarlar... Sonra da Türkiye içindeki kişilerden kendileri için "Daha fazla müttefik" olanlara ve hatta ajanlarına danışırlar.
Farklı anlamlar
Bizim için "Barış Açılımı"nın anlamı, Türkiye'nin geleceğindeki barış, istikrar, demokrasi ve özgürlükler benzeri içeriklere dayalıdır. Onlar ise Ortadoğu coğrafyasındaki "Kürt Realitesi"nin, Türkiye'de nasıl yansımalar gösterdiğini merak ederler...
Bizim için sınırlarımız içinde dökülen kanlar, annelerin acıları ile özdeşleşir... Onlar içinse Türkiye'deki terör kurbanlarının sayısı, global ölçekteki istatistiklerin konusudur.
Bizim demokrasimize de, hukuk düzenimize de, basınımıza da, özgürlüklerimize de böyle bakarlar... Daha ötesi Mısır'a, Suriye'ye, Ukrayna'ya nasıl bakıyorlarsa öyle bakarlar... Eski Yugoslavya'daki kırımı da, bu şekilde beş yıl uzaktan izlememişler miydi?
Aslında biz de bizim dışımızdaki dünyaya öyle bakmaz mıyız? Çoğumuz için Suriye'deki trajedi, sanki kıtalararası uzaklıktaki bir ülkede yaşanıyormuş gibi değil mi?
Burası bizim ülkemiz
Kısacası siz siz olun ve bugünümüzün de yarınımızın da tek güvencesi olan güzel ülkemize, yabancılar gibi yaklaşmayın. Siyaseti "Acaba kim kimi bitirecek" şeklinde izlemekten ve bu çarpık anlayışın figüranı olmaktan kaçının.
"Uçak düşerse düşsün, bana ne... Babamın malı değil ki bu uçak" diye olaya bakan fıkradaki uçak yolcusu Temel'e benzemekten kaçının... Bazılarının siyasete yaklaşımlarının benzerini ailelerine uyguladıkları takdirde, o ailenin dağılacağını düşünüp düşünmediklerini sorgulayın...