Kasabaya bir sirk gelmiş... Palyaçolar, cambazlar, sirkin vahşi hayvanları ile kenti sokak sokak dolaşıp, o geceki ilk gösteriyi duyurmuşlar. Ama o gece gösteri başladığında sirkin çadırında hiç seyirci yokmuş. Giriş ücreti olan 50 lirayı fazla bulan kasabalılar, sirkteki gösteriyi adeta boykot etmişler.
Bunun üzerine ertesi gün boyu sirke girişin bedava olduğu duyurulmuş kasabalılara... O akşam gösteriler başladığında sirk çadırı tıklım tıklım doluymuş.
Gösteriler bitince kasabalılar çıkıp evlerine dönmek için çadırın kapısına yönelmişler... Ama kapıyı tutan sirkin pehlivanlarının taşıdıkları pankartlarda "Çıkış 50 lira" yazılıymış.
Bizim kamu kurumlarının yıldönümü kutlama törenleri de, buna benzemeye başlamadı mı?
Densizlik mi?
Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, görkemli davetiyeler gönderiliyor. Kutlama törenine katılıp, o kurumun doğum gününü onurlandırmaları isteniliyor. Onlar da ön sırada oturup, kutlama konuşmalarını dinlemeye başlıyorlar.
Derken kürsüye gelenler onlara fırça atmaya başlıyor...
Bu kutlama törenlerinde de konuklara geldikleri için teşekkür etmek yerine, fırça atmak bir alışkanlık haline gelmiş durumda... Kilisenin papazını minberin altında bir kadınla uygunsuz vaziyette yakalayan cemaatten bir kişi "Bu ne densizlik" diye bağırınca, papaz başını kaldırmış ve "Densizlik değil yersizlik" diye cevap vermiş ya...
Başarılı konuşmacı tanımı...
Aslında yüksek yargı kurumlarının yöneticileri, "Kuruluş Yıldönümü Kutlama Törenleri" ile "Seçilmişlere Fırça Atma Törenleri"ni aynı günlere rast getirmeseler daha zarif bir tutum olmaz mı? Böylece eziyetten zevk alan seçilmişler, ne ile karşılaşacaklarını önceden bilerek "Seçilmişlere Fırça Atma Töreni"ne de gelirler.
Bu arada dünkü konuşmacı Feyzioğlu'na da "Başarılı konuşmacı" olmanın bir tanımını hatırlatmalıyız... Buna göre, dinleyiciler salonu terk etmeden önce konuşma kürsüsünü terk eden konuşmacılar başarılıdır...