Tokat İl Genel Meclisi kararı ile Tokat Atatürk Kültür Sarayı'ndaki
"Süleyman Demirel Salonu"nun ismi değiştirilerek "Adnan Menderes Salonu" olmuş.
Adnan Menderes sonsuz âlemden bu değişikliği izlediyse, kendisinin idam edildikten sonra adının İzmir Havaalanına verilmesini düşünmüş ve herhalde gülümsemiştir.
Taraftarlar tuttukları takım maç kazanınca "Tarih yazdık" diye sevinirler ya... Aslında galiba bütün insanlığın bitmez tükenmez tutkusu her dakika tarihi yeniden yazmaktır.
Bunun en somut örneğini çöken Sovyetler Birliği'nin resmi yayını olan "Sovyet Ansiklopedisi"ndeki maddelerin her yıl Komünist Parti Politbüro'sundaki iktidar tablosuna göre yeniden yazılmasından verebiliriz.
Sovyet denemeleri
Ansiklopedi'nin bir önceki basımında "Halk Kahramanı" olarak tanıtılan isimler Stalin'le araları açılıp tasfiye edildiklerinde, ertesi yılın basımında "Halk Düşmanı" oluverirlerdi... Sonunda aynı şey 1953'te öldükten sonra Stalin'in de başına gelmedi mi? Yeni lider ( Birinci Sekreter) Kruşçef 1956'da toplanan Komünist Parti Kongresi'nde Stalin'i ve dönemini acımasızlıkla, hoşgörüsüzlükle ve iktidarı kötüye kullanmakla suçladı.
Böylece eski basımlardaki "Yanılmaz lider" Stalin'in de Ansiklopedi'deki konumu değişiverdi.
Leninizm'e ihanet eden sapkın bir isim olarak geçti yeniden yazılan tarihe.
Ama sıra daha sonra Lenin'e de gelmedi mi? "Leningrad"ın bir anda "St.
Petersburg" oluşunu görmedik mi hepimiz?
Biz de değiştiririz
Bizim coğrafyamızda hem rejim hem de iktidar değişimleri, caddelere, meydanlara yansır... Bir de Anadolu tarihinin yeniden yazılması denemelerinde kentlere, köylere ve hatta coğrafi uzantılara Türkçe isimler verilmesi geleneği vardır.
Mavi Yolculuk üzerine yazılmış bir İngilizce rehberde kitabın yazarı denizcileri şöyle uyarıyordu:
- Ege ve Akdeniz'de seyrederken, dönüp dolaşıp aynı noktaya geldiğinizi zannetmeyin. Türkler fazla isim bulamadıkları için bütün kıyılar Akburunlarla, Bozburunlarla ve Karaburunlarla doludur.
İran'a Şah döneminde de, Humeyni döneminde de gittim.
Şah varken Tahran'daki bütün caddeler ve meydanlar "Şehinşah Bulvarı", "Aryamehr caddesi", "Rıza Şah Meydanı" gibiydi... Humeyni sonrasında molla isimleri bunların yerini aldı.
Bunun adı hep aynıydı
Bu dönemde intihar bombacılarına karşı önlem alan Devrim Muhafızları (Pastaran) pazar yerlerine gelenleri çok sıkı aramaktaymış. Bir gün kara çarşafına (çador) tepeden tırnağa sarınmış çok şişman bir kadını durdurup "Bunun altında ne var" diye sormuşlar. Kadın sinirlenmiş, "Bunun altında g... var" demiş.
Devrim muhafızı "Hanım bu kelimeyi kullanamazsın, ayıp" diye tepki gösterince, kadın daha da sinirlenip bağırmış.
- Bunun adı Şah varken de g..tü, şimdi de aynı kalacak... Bu ne bir cadde ne bir meydan. Buna da yeni bir isim bulamazsınız!
Temel'in çözümü
Neyse... Yeni isimler bulmak çok kolay değildir. Bizim tek kurtarıcımız olduğu için, yeni tesislerde hemen o isim akla gelir. Arjantin'de "Libertador" dedikleri kurtarıcıların sayısı fazla olduğu için, Buenos Aires caddelerine sayısız Libertador'ların isimleri verilmişti.
Temel'in oğlu olduğunda "Adını ne koyalım" diye soranlara "Adını Temel koyun, ben kendime yeni isim ararım" dememiş mi?