Yine romandaki o sahneyi hatırladım.
İki adam yumruk yumruğa kavga ediyorlardı.
Kavgacılardan biri masanın üzerindeki ciltli kitabı alıp, rakibinin kafasına vurmaya başladı. Kitap Dale Carnegie'nin "Dost Kazanma Sanatı" kitabıydı.
Gerçek hayatta da böyle sahnelere tanık olmaz mıyız?
"Diyalog istiyoruz" veya "Üslup çok sert" diye eylem başlatanların maske takıp Molotof kokteylleri atarak yola devam etmelerinin, "Dost Kazanma Sanatı" kitabının kafa yarma aracı olarak kullanılmasından fazla farkı var mıdır?
Bu eylemler dünyaya "Türkiye istikrarsız bir ülke" görüntüsü verdi. Dış medya bu görüntüyü çarpıtarak abartılı biçimde kullandı ve Türkiye'ye gelmeleri kesin olan bazı yatırımcılar, bir bekleme dönemine girdiler.
Kısacası bu eylemler Türkiye'ye zarar verdi.
Erdoğan'ı güçlendirdiler
Başbakan Erdoğan'ı yıpratmayı amaçlayan eylemciler, sonuçta ülkenin dış görüntüsünü zedelediler ama Başbakan Erdoğan'ı seçmen katında daha da güçlendirdiler.
"Kavga"nın, "Şiddet"in, "Anarşi"nin ne anlama geldiğini yakın dönemlerde yaşananlarla çok iyi öğrenmiş olan kitleler "İstikrar"ın yanında daha fazla yer aldı. Sağduyulu halk kitleleri Güneydoğu'da terör ve şiddetin sona ermesinin mutluluğunu yaşarken, terör ve şiddetin ülkenin batısına egemen olmasından kim mutluluk duyabilirdi ki?
Anayasa değiştirilmelidir
Ve şimdi bir "Demokratikleşme Paketi" ile molotof kokteyli atılmadan da, otobüs ve ambulans yakılmadan da, diyalog ve üslup konusunda yeni adımlar atılabileceği bir kez daha kanıtlanıyor. Ancak hepimiz bir gerçeği iyice görmeliyiz.
Anayasa değiştirilmeden açılacak paketlerle bazı alanlarda ancak düzeltmeler yapılabilir... Nitekim geçtiğimiz 10 yılda sayısız düzeltme yapıldı. Ama "İdeolojik Devlet" hâlâ yerli yerinde durmakta. Kürtleri ve Alevileri "Cumhuriyet Rejimi"nden dışlayan yapı eskisi gibi... Özellikle muhalefet sokak eylemlerine bel bağlamak yerine TBMM'de yeni bir anayasa için çaba harcasa, toplum bir paketin değil bir sandığın açıldığını görebilir.
Bu gerçeği dün de Başbakan Erdoğan, Çalışma Meclisi Toplantısı'nda şöyle seslendirdi:
"- Bu paket 11 yıllık sürecin devamı bir paket olacak.
Ama asla bir son olmayacak.
Çünkü bu bir matematik olay, bir geometrik olay değildir. Bu sosyal, siyasi bir yaklaşımdır, bir pakettir.
Sosyal ve siyasi paketlerin sürekli olarak güncellenmesi esastır. Yapılan da budur. Şartlar daha da iyiye gittikçe, Türkiye daha da büyüdükçe, kardeşliğimiz daha da güç kazandıkça biz de reformlarımızı hayata geçirmeye, Türkiye'yi büyütmek için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz."
Evet... Türkiye'nin geleceğini taş atanlar değil oy atanlar belirlediği sürece, bu ülkenin yarını bugününden daha iyi olacaktır.
Mesajı anlamış
Not: Ahmet Hakan'ın da, Aydın Doğan'ın Akif Beki aracılığı ile Hürriyet'e gönderdiği canlı uyarı mesajını anlaması beni mutlu etti. Önce "Sol" gazetesine atışlar yaptı. Said Nursi'yi öven bakanlara "Gerici" denilen bu gazeteyi "Din düşmanı" ilan etti. Dün de 28 Şubat'taki haksızlıkları gündeme getirerek, Necmettin Erbakan'ın ruhundan özür dilenmesi gerektiğini önermekteydi.
Ama yine de ölçüyü kaçırmaması gerekiyor. "28 Şubat'ın sivil ayağı"na falan girmeye kalkarsa, işin tadı kaçabilir. Yeni semti Nişantaşı'ndan eski semti neresiyse, oraya geri gönderilebilir.