Sayfalarca yazarak veya saatlerce konuşarak anlatmaya çalıştığınız bir konuyu, fıkralar birkaç cümlede özetlemez mi?
Bir örnek vereyim.
Ortalığı karıştırmayı kendilerine meslek edinenler sürekli "Önümüzdeki aylarda durum çok ciddileşecek, sokak eylemleri tırmanacak" içerikli kehanetleri seslen- diriyorlar.
Bu eylemleri kendileri pompaladıkları için, kehanetlerinin yanlış çıkması ihtimali az...
Böyle durumları özetleyen şöyle bir fıkrayı belki duymuşsunuzdur.
Adam tıklım tıklım dolu bir bara girmiş. Barmene "Çabuk olay çıkmadan önce bardaki herkese hesabı benden içki ver" demiş.
Barmen bardakilere içkileri dağıtmış.
Bu sırada adam yine barmene seslenmiş, "Olay çıkmadan bardaki herkese hesabı benden birer içki daha ver" demiş. Barmen yine dağıtmış içkileri.
Sonra adama sormuş:
- Ne olayı çıkacak söylesene.
Adam gülümsemiş, cevap vermiş:
- Cebimde beş para bile yok.
Hesabı ödemeyince mutlaka olay çıkacaktır!
Siyasi yamyamlar için
Bir de seçilmişleri "Şeriatçı", "Diktatör" ya da benzer sıfatlarla karalamayı adet edinmiş seçilemeyenlerin, insan yemeye dönük bitmez tükenmez oburlukları var ya... Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın ve Ecevit'in yaşadıklarından ders alanların "Tayyip Erdoğan'ı yedirmeyeceğiz" sloganına sahip çıktıklarını görmedik mi?
İki yamyam konuşuyorlarmış. Biri diğerine "Kaynanamı hiç sevmiyorum" demiş. İkinci yamyam "Madem kaynananı sevmiyorsun, o zaman kayınpederini ye" diye yol göstermiş.
Ya olup bitenleri ve devrim ölçeğindeki değişimi görmezden gelen ve "Ne olursa olsun benim dediğim dediktir" diyenler var ya...
Cumhuriyet tarihinde ilk kez "Kürt Realitesi"nin güvenlik alanı dışında siyaseten kabul edildiği, BDP'nin kapatılma tehlikesi olmadan TBMM'de temsil edildiği "Barış Açılımı" ile bu realitenin kalıcı demokratik ve insan haklarına dayalı bir çözüme bağlanması için çaba gösterildiği bir dönemdeyiz.
Dediği dedik olanlar
Ama daha demokratik ve özgürlükçü bir Anayasa için çaba harcamayanlar, şimdi de "Erdoğan diktatör, Demokratikleşme Paketi'ni bize danışmadan oluşturuyor" diye itiraz etmekteler...
Nasrettin Hoca'yı yolda karşılaştığı bir kişi evine yemeğe davet ederken, lafın gelişi "Hoca birlikte tuz ekmek yeriz" demiş. Hoca bu adamın evindeki yemek masasında gerçekten sadece tuz ve ekmek olduğunu görünce şaşırmış ama bozuntuya vermemiş. Bu sırada sokak kapısının tokmağı vurulmuş. Ev sahibi ile Hoca pencereden eğilip aşağıya bakmışlar.
Aşağıda kapının önünde bir dilenci "Allah rızası için sadaka verin" diye sesleniyormuş... Ev sahibi çok sinirlenmiş, dilenciye "Defol git, gelirsem seni gebertirim" diye bağırmış. Dilenci buna aldırmayıp yine yalvarmayı sürdürünce, Hoca müdahale etmiş.
- Kardeşim aklın varsa hemen uzaklaş, bu adamın dediği dediktir, diye uyarmış dilenciyi.
Son söz
Her şeye karşı olanlar için de bir Temel fıkrası ile bu yazıyı noktalayalım...
Trafiği çok yoğun caddenin bir kaldırımında Temel, karşı kaldırımında da Rıza aynı yöne doğru yürümekteymişler. Bir ara Rıza durmuş ve Temel'e "Karşıya geçmeme yardım et" diye seslenmiş.
Temel şöyle bir bakmış Rıza'ya...
- Sen zaten karşıda değil misin, diye cevap vermiş.