Siz "Batılı" olmayı kolay bir şey mi sandınız?
"Çağdaş Uygarlık Düzeyi"nin sahibi olan Batı'nın düşünce dünyasındaki aktifinin en büyük değeri " Kuşku"dur.
Diyelim ki Mısır'da ordu seçilmişleri devirdi... Darbeye karşı direnen halka da katliam uyguluyor. Eğer damardan Batılı iseniz bu noktada aklınıza "Kuşku" yön verir.
Acaba bu bir darbe mi değil mi?
Acaba Tahrir Meydanı'nda darbeyi davet edenler mi, yoksa Adeviyye Meydanı'nda katledilenler mi Mısır halkını temsil ediyor?
Acaba Mursi mi hatalıydı, yoksa
Sisi mi hatalı
Kuşkuyu oluşturan öğeler arasında çıkarlar ve stratejik hesaplar vardır ama, bunlar fazlaca seslendirilmez.
İsrail Gazze'lilerin canına okur. Suudi Arabistan kadınları eşit vatandaş bile kabul etmez. Suriye'deki Baas rejimi Suriye Kürtlerine nüfus kağıdı vermez.
O biçim Batılılar
Ama eğer "O biçim Batılı" iseniz, kuşkunuzu bu ülkelere değil Türkiye'ye yönlendirirsiniz.
Çünkü Türkiye'de fazlasıyla Batılı olmaya karar vermiş kesimler vardır... Türkiye'deki yerli ecnebilerin kendi ülkelerinin halkını "Şarklı" görmeleri ile siz o biçim Batılıların her durumdaki kuşkularınız iz düşümüne girince, ne Suriye'yi, ne Mısır'ı, ne İsrail'i görürsünüz...
Türkiye'de seçimle iktidara gelmiş bir siyasi partiye karşı Türkiye'nin "Yerli ecnebileri"nin duygularını okşayacak bildiriler yayınlar, gazetelere "Türkiye'de demokrasi var mı" içerikli ilanlar verirsiniz.
Çünkü siz Batılılar için Türkiye de, diğer Doğu ülkeleri gibi "Bizim çocuklar"ın darbelerine açık bulunması gereken bir ülkedir.
Şişirilmiş sermaye
Koruma duvarları arkasında sizin desteğinizle palazlanmış ve kendi halkına dünyanın en kalitesiz endüstri ürünlerini dünyanın en pahalı fiyatları ile satarak palazlanmış iş birlikçi sermaye de, zaten "Batılı olmak" durumunu, kendilerinin de içinde bulunduğu oligarşik ve vesayetçi demokrasi ile ifade etmeye alışmıştır.
Şimdi de "Aman Batı ile arayı açmayalım", "Aman Mısır ve Suriye konusunda ileri geri konuşmayalım", "Aman İsrail'e karşı tutum sergilemeyelim" şeklindeki babaca öğütlerle, seçilmiş iktidara nasihatler vermektedirler.
Bu tiyatronun bir noktada değişik bir oyunu sergilemesinin zamanı gelmiştir ve geçmektedir.
Gerçek Batılılık
"Batılılık" atanmışların değil seçilmişlerin iktidarından yana olmak demektir. "Gerçek Batılılık" ezenleri değil ezilenleri korur. Gerçek Batı askeri ve oligarşik demokrasileri Nurnberg Duruşmaları ile "İnsanlık suçu işleyenler" safına yerleştirmiştir.
Batı özgürlüğü ve demokrasiyi askeri darbelerde veya anarşide aramaz.
Şimdi gelin bunları bizim "Yerli ecnebiler"e ve "Acaba Mısır'daki bir darbe mi" diye kuşkuları ile boğuşan Batılılara anlatın.
Bu kuşkunun sonucu olan kararsızlığı Orhan Seyfi Orhon'un güftesini Nihavent'ten şarkılaştıran Ali Rıfat Çağatay'ın "Tereddüt"ünü dinleyerek belki daha kolay anlayabilirsiniz.
Galiba seviyorlar
"Sarahaten, acaba söylesem darılmaz mı?/ Darılmak adeti, bilmem ki, çapkının naz mı?/ Desem ki: ben seni... yok dinlemez ki... hiddet eder./ Niçin? bu sözde ne var?
Sanki hiddet etse ne der?/ Desem ki: ben, seni pek... ya kızar konuşmazsa?/ Derim: bu çektiğim insaf edin, eğer azsa?/ Desem ki: ben, seni pek çok... hayır, kızar, bilirim;/ Tereddütüm acaba, hiddetinden az mı elim?/ Desem ki: ben seni pek çok... sakın gücenme emi?/ Sakın gücenme, eğer anladınsa sevdiğimi."
Özetlersek... Bu yerli ve yabancı Batılılar galiba bizi seviyorlar ama söylemeye çekiniyorlar.