Mısır kentlerinde milyonlarca kişinin katıldığı ve Cumhurbaşkanı Mursi'nin istifasını isteyen gösterileri ve eylemleri izlerken, kitleleri anlamanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha düşündüm.
Mısır'ı ve Kahire'yi turist kimliği ile değil gazeteci olarak birkaç kez ziyaret ettim, siyasetçileriyle değişik zamanlarda söyleşiler yaptım. Bir suikasta kurban giden Enver Sedat'ı da, şimdi tutuklu yargılanan Hüsnü Mübarek'i de tanıdım.
Hiç unutamadığım anılarım, Cemal Abdülnasır'ın ölümü (28 Eylül 1970) ertesindeki döneme ilişkin olanlar.
"Arap Birliği" ve "3'üncü Dünyalılık" gibi hayallerini İsrail'e karşı bir askeri zafer kazanarak güçlendirmek isteyen Nasır, son savaşta da (Haziran 1967) ülkesini feci bir yenilgiye sürüklemişti.
Nasır'ın ölümü
9 Haziran günü yenilginin bütün sorumluluğunu üstlenerek istifa ettiğini açıklayınca, Kahire'nin caddeleri ve meydanları ağlayan, dövünen kitlelerle doldu. Öyle bir sevgi ve bağlılık gösterisiydi ki bu, Nasır istifasını geri aldı.
Ama yorgundu morali gibi sağlığını da yitirmişti. 28 Eylül 1970 günü, bir kalp krizi geçirdi ve hayata veda etti.
Kitleler yine meydanlarda, caddelerdeydi. Tarihteki en görkemli cenaze törenlerinden birine sahne oluyordu Kahire. Kitleler yine ağlıyor, feryat ediyor, insanlar üstlerini başlarını parçalıyorlardı.
Mısır'ı yormuş
Ben 1971'in başında Kahire'deyken o matemin izleri hâlâ hissedilmekteydi. Yeni lider Enver Sedat her cuma Nasır'ın kabrini ziyaret edip dua ediyordu.
O günlerde Kahire'de üniversiteye gidip genç Mısırlılarla konuştum.
Aldığım izlenim şaşırtıcıydı. Nasır'a sevgilerini, bağlılıklarını gösterenlerden olan gençler "Bizi çok yordu, onun ölümü ile rahatladık" diyorlardı. Bir genç "Gerçekleşmesi mümkün olmayan hayalleri yüzünden bizi maceralara, askeri yenilgilere ve ekonomik iflasa sürükledi" demişti bana.
Enver Sedat'ın bir yakını da "Yeni Başkan cuma günleri Nasır'ın kabrinde dua etmiyor, beddua ediyor" demişti bana... O da Nasır'ın Mısır'ı krizler sarmalında bunalttığını söylüyordu.
İki yıl önce Hüsnü Mübarek'in devrilmesi için gösteri yapıp eylem koyan Tahrir Meydanı kalabalıklarının, şimdi de Mursi'nin devrilmesini hedefleyen gösterilerini izlerken, kitleleri anlamanın ne kadar zor olduğunu yine düşündüm.
Ulusal onur meselesi
Kendilerine "Asiler" (Tamarod) diyen göstericilerin bir sözcüsü "Amerikan uydusu olduk, ulusal onurumuz ayaklar altında" diyordu BBC muhabirine...
Mısır'ın ulusal onurunu ayağa kaldıran ve Amerika'ya karşı Sovyetler'le ittifak kuran Nasır'ın ölümü ertesinde onun hakkında söylenenleri hatırladım.
Enver Sedat bu kitleleri rahatlatmış, İsrail'le barış yapmış ve Begin'le birlikte Barış Nobeli'ni almıştı.
O da 1981'de bir törende suikasta kurban gitti...