Bir toplantıda bana sordular:
- Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarındaki üslubu beğeniyor musun?
Ben de şu cevabı verdim:
- Ben hayatımda hiç siyasi parti kurmadım.
Bu partiyle seçime girip üç kez tek başıma iktidar olmadım. İki referandumdan ezici halk desteği ile çıkmadım.
Bu sözlerime şimdi daha fazlasını ekleyebilirim...
- Vesayetçi demokrasiyi buharlaştıran ben değilim.
Demokrasimizin tarihinde hiçbir siyasetçinin el atmaya cesaret etmediği Kürt realitesini kalıcı bir demokratik çözüme kavuşturmaya çalışan da ben değilim.
Ekonomisi iflas etmiş bir ülkeyi 10 yılda dünya ekonomisinin parlayan yıldızı yapmayı da ben başarmadım.
Tabii ki Başbakan Erdoğan'ın her söylemini benim onaylamam mümkün değil.
Farklı sorumluluklar
Ama benim sorumluluğum yazılarımla ve televizyon programlarımla sınırlı. Başbakan Erdoğan'ın sırtında ise hem ülkenin hem de siyasetin ve gelecek seçimlerin sorumluluğu var. Hastalandığı zaman yatıp dinlenmesi bile mümkün değil...
Belirli bir dönemde Erdoğan'a ve AK Parti'ye destek verip, son dönemde amansız muhalif konumunda görünen bazı isimlerin ve çevrelerin unutmamaları gereken bir gerçek var.
Örneğin yaşamları boyunca vesayetçi demokrasiye (veya askeri demokrasiye) karşı mücadele eden bazı dostlar, şimdi Erdoğan'ı yeterince demokrat bulmadıklarını yazıp söylemekteler.
Bunlardan bazıları da "Seni geçmişte biz desteklemedik mi" söylemini bir nevi başa kakma biçiminde seslendiriyorlar.
Fitne ve gıybet
Bunun gibi, bazı cemaat mensuplarının da kendilerinin iktidara ortak edilmediklerinden yakındıklarını, fitne aracı olarak medyaya süren kötü niyetli taşıyıcılar da var.
Bunlardan bazılarının da
"Cemaat desteği olmazsa gelecek seçimde ne olacağını görürsünüz" diyerek, fitneyi tırmandırdıkları ve gıybeti araç olarak seçtikleri görülmekte.
Sanırım bu noktada herkesin aklının boyu ile ihtirasının ve egosunun boyutu arasındaki orantıyı gözden geçirmesi gerekmekte.
Ortadoğu coğrafyasında reformcu siyasetin taşıdığı riskleri, biz Türkiye'de askeri darbelerle, idamlarla, yasaklamalarla görmedik mi? "Biz iktidarın ortağıyız, bize borçlusun" diyenler kendi kendilerine arada bir sormalıdırlar.
Bazı sorular
- Devlet'in Öcalan'la görüşmeye girdiğini ve PKK'nın Türkiye'yi terk ettiğini 10 yıl önce rüyanızda görseydiniz inanır mıydınız?
- Rüyanızda askeri vesayetin buharlaştığını görseydiniz "Bunu kim başardıysa artık onunla mücadele edeceğiz mi" derdiniz?
- Güneydoğu coğrafyasının Pennsylvania coğrafyası kadar güvenli hale geldiğini görmekten mutluluk duymak ayıp mıdır?
- Siyasal mutsuzluğunuzu neden aktif siyasete girerek ve gazete değil bir parti kurarak gidermeyi denemiyorsunuz?