Muhalefet tabii ki iktidarın icraatını eleştirmelidir.
Kendilerini muhalif olarak görenlerin iktidarın izlediği siyaseti eleştirmeleri de, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin bir nimetidir.
Tek sesli model o tek sesin hatalarının örtülmesine ve sonunda daha büyük hataların yapılmasına neden olur.
Neticede 21'inci yüzyılda bile 1930'lardaki "Tek Parti" modelinde hiç eleştirilmeden benimsenmiş ideolojik söylemlerden kaynaklanan krizlerle uğraşmak durumunda değil miyiz?
Ancak muhalefet demokrasinin ne ölçüde vazgeçilmeziyse, iktidarlar olmadan da olmaz demokrasi. Zaten muhalefet partilerinin varlık sebepleri de, bir gün iktidar olmak değil midir?
Kısacası iktidarın da muhalefetin de nihai amaçları, ülkenin ve toplumun gelişmesi, insanların mutluluğu, refah, istikrar, barış değil midir?
Ülke sorumluluğu
İngiliz siyaset geleneğinde bu gerçek "Sadık Muhalefet" kavramı ile ifade edilir. Buradaki sadakat krala ve kraliçeye dönük sadakatten çok ülkeye sadakati ifade eder. Çoğulcu demokratik siyasetin alanı bir savaş meydanı değildir.
Bir parti kazanınca diğerleri esir edilmez. Bir partinin iktidar olması diğer parti mensuplarının ülkeyi terk etmelerine veya yeraltına girmelerine neden olmaz.
İktidar partisi ülkenin bir sorununu çözdüğünde, gelecekteki iktidar partisi daha az sorunlu bir ülkenin yönetimine geçecek demektir.
Kısacası "Muhalefet" demokratik siyasetteki kalıcı bir konum değildir.
Bugünün muhalefeti yarının iktidarıdır, bugünün iktidarı da yarının muhalefetidir.
Barıştan ürkülür mü?
Hiçbir çocuğa "Büyüyünce ne olacaksın" diye sorulunca "Ben büyüyünce muhalif olacağım" cevabı alınmaz.
Mesleğinde başarılı olan bir kişi de siyasete muhalif olmak için girmez.
Siyaset dışı mesleğindeki başarısını siyaset aracılığı ile ülkesine hizmet ederek tekrarlamayı amaçlar.
Çoğulcu ve özgürlükçü Türk demokrasisinde yukarıda hatırlatmaya çalıştığımız temel gerçeklerin yine unutulmaya başlandığını görmek durumundayız.
Kürt realitesinin bölücü terörden soyutlanmasını ve soruna kalıcı, demokratik çözümlerin üretilmesini amaçlayan açılım, sanki ülkenin ve tüm toplumun değil de sadece iktidardaki AK Parti'nin geleceğini ilgilendiren bir projeymiş gibi karşılanıyor muhalif partilerimiz tarafından.
Garip bir davranış
Pek çok tarihsel ortak özelliklere sahip olduğumuz Ortadoğu coğrafyasındaki komşularımız için "Barış", "Demokrasi", "İstikrar" gibi olgular hâlâ ulaşılması zor hedefler.
Türkiye bu açıdan bir çöldeki vaha gibi... Eğer bir de bölücü terörün kaynaklarını kurutur ve Kürt realitesini özgürlükçü demokrasi zeminine oturtabilirsek, Türkiye'nin ufku çok daha fazla açılacaktır.
Bir anlamda siyasi kaderimizin coğrafyasını değiştireceğiz. Bu sadece bir iktidar projesi olamaz. Tabii ki bir gazete yazarının siyasetçiye "Mesleğini böyle yapma" demek gibi bir hakkı yoktur.
Ama bir vatandaş olarak muhalefet partilerinin barışa bile muhalif olmalarını anlamakta zorlanıyorum.
Sanki hiç iktidar olmayacakmış gibi davranmıyorlar mı?