Doğa gibi toplumların siyasal yapılanması da, tekrarları içeriyor.
Hatırlayın 1970'leri ve 80'leri...
Dünyadaki bütün ülkelerde toplumun her kesiminde yoğun bir siyasallaşma (politizasyon) vardı.
Avrupa ülkelerindeki gençlik ayaklanmaları Amerika'da Vietnam Savaşı'na karşı örgütlü direnişlere dayanmıştı. Güvenlik güçleri üniversitelere giriyordu.
Sonra savaş bitti ve Amerikan gençlerinin artık eğitimlerine ve yarınlarına dönmeye başladıkları gözlemlendi.
Türkiye'deki siyasallaşma, tabandan tepeye yayılan sağ-sol kamplaşmasına ve kentlerin bile paylaşılmasına dayanmadı mı?
1980'in 12 Eylül askeri müdahalesine dayanan günlerde zirveye çıkan bu siyasallaşma süreci, sivil demokrasiye geçildikten sonra Turgut Özal'ın "4 Eğilimi Birleştirme" projesi ile bir ölçüde sona erdi. Bazıları bu süreci "Futbolcu gençlik mi yetiştiriyoruz" diyerek eleştirmekteydiler.
Gündemde yeni bir madde
1984'teki "Eruh Baskını"ndan sonra, siyasetin gündemine Kürt realitesi bölücü terör ile birlikte girdi.
Ama bu zemindeki siyasallaşma Türkiye'nin tümünü ve bütün toplum kesimlerini geçmişteki sağ-sol kamplaşmasındaki gibi etkisi altına almıyordu.
Anadolu kentlerinden kalkan şehit cenazelerindeki tepki gösterileri, yaygın siyasal eylemlere dönüşmüyordu.
"Bölücü terör"le de ifade edilen Kürt sorunu, sanki sadece Güneydoğu Anadolu'nun meselesiydi. Bu sorunu siyasallaşarak Ankara'ya taşımayı amaçlayan Kürt seçmenlere dayalı partileri de Anayasa Mahkemesi hemen kapatıyordu. Şimdi Türk toplumu yeni bir siyasallaşma sürecinin eşiğinde...
Siyasetin sesi yerine silahların sesi duyulurken, nihai değerlendirmede bu bir "Güvenlik Sorunu"ydu.
Silah değil siyaset
Ama şimdi silahların yerine siyasetin sesinin duyulması amaçlanmakta...
Yani olay bir Güneydoğu Sorunu ve bir güvenlik meselesi olmaktan çıkıyor.
Kalıcı barışın ve demokratik çözümün sağlanması tüm Türkiye coğrafyasındaki insanların ve toplum kesimlerinin katkılarını gerektiriyor. Neticede MHP sözcülerinin 1980 öncesini hatırlatan sert söylemleri de bu yeni siyasallaşma döneminin ilk işaretleri değil mi?
AK Parti iktidarını "Şeriatı getirecekler" şeklinde eleştirenler toplumdan cevap alamıyorlar ve her genel seçimde yeniliyorlardı. Bu eleştirilerin günümüzde "Türkiye'yi bölecekler" içeriğine dönüştüğünü ve yeni siyasallaşma döneminde bu söylemin muhalefet sözcülerinin konuşmalarına yön vereceğini görmemek mümkün değil...
Akil adamlar
Bu dönemde "Barış"ın ve "Çözüm"ün içeriğinin topluma çok iyi anlatılması gerekiyor.
Barış ve çözüm neticede sadece AK Parti iktidarının meselesi değil.
Bölücü terörün sona ermesi, demokratik ve özgürlükçü bir yeni anayasa tüm Türkiye'nin önünü açacaktır.
Kısacası "Akil Adamlar"a çok iş düşüyor. Onların en az Başbakan Erdoğan veya Abdullah Öcalan kadar olaya vakıf olmaları ve bunu kitlelere anlatabilmeleri, yeni siyasallaşma döneminin sağlığına büyük katkı sağlayacaktır.