Bir ölüm haberdir, yüzlerce ölüm istatistiktir. Bakın Suriye'ye... Her gün kaç Suriyelinin çoluk çocuk katledildiklerini haber bile yapmıyoruz.
Bize ne kadar uzak bir ülkeymiş meğer Suriye...
Güney Afrikalı sporcunun sevgilisini öldürmesine ilişkin gelişmeler daha fazla haber değeri taşımıyor mu medyamızda?
Hangi güzel ve ünlü kadının açık (frikik) verdiği ya da hangi ünlü kişinin canlı yayında ne tür bir gaf yaptığı Türkiye'deki barış arayışlarından daha fazla ilgi çekici gelmiyor mu, okurlara ve izleyicilere?
"Açılım" dediğimiz arayışlar sanki Tayyip Erdoğan'ın şahsi meselesi.
"Habur Süreci" başarısızlıkla sonuçlandığı için veya "Oslo Süreci" başarısız olduysa kim kaybetti sanki?
Tabii ki Tayyip Erdoğan...
Futbol tutkusu
Fenerbahçe veya Galatasaray başarısız olunca, bütün taraftarlar kendilerini yenik hissediyorlar. Ama barışı arama sürecindeki başarısızlıklar Tayyip Erdoğan'dan başka kimseyi üzmüyor sanki...
Tabii bir de oğulları askerde ve Güneydoğu'da görev yapanlarla, oğulları ve kızları Kandil'e çıkanlar var, barışı Tayyip Erdoğan gibi arayanlar arasında.
İnanılacak gibi değil...
Her alanda ve her kesimde "Mahalle Baskısı"nın bu kadar yoğun hissedildiği bir toplumda, "Barış" hiçbir mahallede gündeme girmiyor.
Siyasetin sözcüleri için bütün olay karşı kaleye bir gol atmak noktasında kilitlenmiş gibi değil mi?
"Köşe kadıları" da "Bu iş öyle yapılmaz böyle yapılır" diyerek egolarını tatmin etmekle vakit geçirmiyorlar mı?
Alkol ve barış
Kendilerini "Beyaz Türk" olarak görenlerin zihinlerindeki "THY'deki alkollü içki servisinin kapsamı nedir" sorusu "Derin devletin Gladyo modeli vurucu gücü hâlâ var mı" kuşkusundan daha ağırlıklı değil mi?
Karadeniz kentlerinde ikinci bir Madımak'ın yaşanmasına ramak kalan gelişmeler de aynı konumda...
"Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin" diyenlerin torunları, kendilerini bilmem kaçıncı Meşrutiyet'te mi zannediyorlar acaba?
Gerçekten açılımlar bir sonuca ulaşırsa ve bölücü terör sona ererse bundan sadece Tayyip Erdoğan mı kazançlı çıkacak?
Kendi ülkemize de Suriye'ye olduğumuz kadar uzak konumda mıyız?
Barış, demokrasi, uzlaşma, çözüm üretme benzeri kavramlar bize çok mu yabancı?