Günlük siyasetin gergin polemikleri arasında kavramlar da, öfkeli söylemlere kurban edilir.
Buna günümüzden verilebilecek en somut örnek "Milliyetçilik" değil midir?
Başbakan Erdoğan da, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da, MHP Genel Başkanı Bahçeli de milliyetçilik üzerinde konuşmalar yapmaktalar.
Onları dinlerken sanırsınız ki, bu üç siyasetçi farklı coğrafyaların farklı kültürlerinden gelen ve "Milliyetçilik" kavramını birbirlerine çok zıt eğitim sistemleri içinde öğrenmiş kişiler. Oysa bu zıt yaklaşımlar milliyetçiliğin içeriğinden değil, şu anda içinde bulunulan "İmralı Süreci"nin ileride seçim sandığına nasıl yansıyacağından kaynaklanıyor.
Başbakan Erdoğan'ın milliyetçi olmadığını iddia edecek kimse çıkabilir mi?
Herkes kendince milliyetçidir
Veya kimse Kılıçdaroğlu'nun 1930'lar CHP'sinin söylemindeki milliyetçiliğe bugün de sahip çıktığını söyleyemez.
Bunun gibi Bahçeli'nin de milliyetçiliği "Irkçılık" olarak algıladığını kimse iddia edemez. Kısacası siyaseti hariçten izleyen kitlelerin, polemiklerdeki söylemlere kapılıp, kamplaşmaları veya "Vay be, milliyetimiz elden mi gidiyor" içerikli girdaplara kapılmaları gerçekten anlamsızdır.
Bütün bu gürültü ve uğultu arasında izlememiz gereken şey "İmralı Süreci"nin varacağı noktadır. Abdullah Öcalan'ın da bir taraf olarak içinde bulunduğu, terörü sona erdirmeyi hedefleyen ve kalıcı bir demokratik çözümü amaçlayan girişim başarı ile sonuçlanacak mıdır?
Başarı beklentisi
Eğer başarıya ulaşılırsa bu ne Türk milliyetçiliğinin ne de Kürt milliyetçiliğinin zaferi olacaktır.
Bu milliyetçiliğin değil, insanlığın, demokrasinin ve hepimizin zaferi olacaktır.
Kürt realitesinin bir güvenlik sorunu olarak algılandığı dönem geride kalır ve farklılıkların zenginlik olduğu tüm toplum tarafından kabul edilirse, buna sevinmeyecek olanlar sadece terörün rantını yiyerek beslenenlerdir. Ayrıca yakın geçmişteki diğer polemiklerden de biliyoruz ki "Türk milliyetçiliği"nin algılanması da, mesela milliyetçilik konusunda sesi en yüksek çıkan Devlet Bahçeli'nin kabul etmesi pek mümkün olmayan içeriklerin sergilenmesine vesile oldu.
Acaba Bahçeli "Beyaz Türk milliyetçiliği" gibi bir kavramı kabul edebilir mi?
Dünya değişti
Bu arada siyasetçilerimizin içe dönük bir dünyada yaşamayı da yavaş yavaş terk etmesinin zamanı gelmiştir.
Önce Avrupa'da, günümüzde de Afrika ve Asya'da yer alan etnik farklılıklara dayalı kırımlar sonucu "Milliyetçilik" dünyada eskisinden farklı biçimde algılanmaktadır.
Sosyalist Enternasyonal'de bulunmaya önem veren Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu yeni dünyanın söylemlerini, iktidar- muhalefet gerginlikleri dışında tutarak topluma nakletmesi, siyasi ve insani bir görev değil midir? Türkiye hem kalıcı barışı ararken hem de kendi tarihi ile yüzleşmek cesaretini gösterirken, milliyetçilik kavramını dünkü içeriği ile bugüne taşıyıp kavga konusu yapmak, hangi akla sığar ki?