Kime sorsanız "Ben barıştan yanayım" diyecektir. Ama hiç unutmayalım ki savaştan geçinenler de vardır. Barışı gerçekleştirmek için adımlar atıldığında bazılarının da sadece ilke olarak barıştan yana oldukları ortaya çıkacaktır.
Neticede uzlaşmak için iki taraf da mutlaka tavizler verir.
Bazılarına göre taviz ya yenilginin kabulüdür ya da teslimiyettir.
Daha ötesi sadece ilke olarak barıştan yana olduklarını söyleyenlerden bazıları, barışı arama çalışmalarını silahlı eylemlerle sabote de edebilirler.
Son dönem açılımlarının terör eylemleri ile nasıl kapatıldıklarını görmedik mi?
Bu nedenle barışı gerçekleştirmek için yapılan görüşmeler kamuoyu önünde, canlı yayınla naklen yapılmaz.
Çok konuşmamalıyız
Barış gerçekleşirse belirli bir süre sonra bu görüşmelerin içeriği de bir ölçüye kadar açıklanır.
"Oslo Süreci"nin başarısızlığına sebep, yolun başında birleri tarafından olayın kamuoyuna açıklanması olamamış mıdır?
Yüzyıllar boyu yaşanan deneyimlerin ışığında barışı arayan taraflar bu arama sürecinde az konuşurlar.
Bu durum sadece barış için yapılan görüşmeler için değil, kritik siyasi uzlaşma çalışmaları için de söz konusu değil midir? Bu nedenle "Siyasi pazarlıklar ve sosis imalatı kamuoyu önünde yapılmaz. Çünkü ikisi de mide bulandırır" denilmemiş midir?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dün yaptığı açıklamaları bu gerçeklerin ışığında dikkate almamız gerekiyor.
Gül'ün uyarıları
Bazı satırbaşlarını hatırlayalım...
"- Karşınıza silahla çıkana daha güçlü silahla yanıt verirsiniz. Devlet boyun eğmez bunu herkes bilmelidir. Bütün yöntemler denenir. Sizin de şahit olduğunuz yeni çalışma var. Süreçte rol alanlar yapması gerekeni biliyorlar.
- Dürüst davranır yapılması gerekeni yaparsa bu acılar sona erer. Bizim acımız bu konuyu yok etmektir. Herkesin aklını başına alması, düşünmesi ve eğer 'Acılar dinsin, kan dursun' deniyorsa üstüne düşeni yapması gerekir.
- Çok fazla konuşmaya da gerek yok. Tabii ki Türkiye gibi demokratik bir ülkede herkesin fikrini söylemesi, konuşması gerekir ama biraz da konuşmaması gerekenler var. Konuşma yerine iş yapması gerekenler var. Bakalım göreceğiz.
- Devletin kurumlarına herkesin güven duyması lazım. Birlik, beraberlik tehdit altında tutulamaz. Bölgedeki olaylar bazılarını yanlışa sevk edebilir bunu fırsata dönüştürmek isteyebilirler."
Devlet sorumluluğu
Cumhurbaşkanı Gül'ün bu söylediklerinin altına ben de imzamı atarım...
Barışı sadece ilke olarak değil bir hayat tarzı olarak da benimseyenler, içinde bulunulan arama sürecinde, mümkün olduğunca az konuşmalıdırlar.
Bazı söylemler silah namlusundan çıkan mermilerden daha çok vurucu olabilir.
Ve hiç unutmayalım bu görüşmeleri barışı gerçekleştirmek amacıyla sürdürenlerin sırtlarında "Devlet sorumluluğu" var.
Sırtlarında yumurta küfesi olmayanların bu sorumluluğun ağırlığını hiç olmazsa anlamaya çalışmaları gerekir.