Tarih tekrarlardan oluşmuş bir süreci andırsa da, gerek koşullar gerekse kişiler sürekli yenilenir.
Arkadaşımız Ahmet Kekeç CHP'nin Cumhuriyet Bayramı'nı siyasi gösteri fırsatına dönüştürmesini eleştiren Star'daki yazısında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyaset etme modelini "Ucuz İsmet Paşa Numaraları" biçiminde yorumlamıştı.
Kekeç bu yazısında CHP-DP gerginliğinin yaşandığı yıllarda İsmet İnönü'nün "Sizi ben bile kurtaramam" veya "Şartlar olgunlaşırsa ihtilal meşru haktır" benzeri söylemlerini hatırlatırken, İnönü'nün sürekli askere mesaj verdiğini, yurt gezilerine "Taarruz" denildiğini falan hatırlatıyordu.
Kılıçdaroğlu'nun "Cumhuriyet yürüyüşünü kimse durduramaz" şeklindeki açıklamasını da "Ucuz İsmet Paşa numaraları"ndan biri olarak değerlendirmişti Kekeç...
Siyaseti sokağa dökmek, seçimlerde TBMM çoğunluğuna ve neticede iktidara sahip olamayan partiler için tabii ki bir yöntemdir.
Bazı farklar
Ama bu yöntemi uygulayanlar için "Başarı" ilerideki seçimleri kazanmak anlamına geliyorsa, başarılı oldukları da pek görülmemiştir.
Bu noktada İsmet İnönü ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki farka dikkat çekmek gerekiyor.
O dönem Demokrat Parti yöneticilerinden biri, İnönü ile Menderes'i mukayese ederken şöyle demişti:
- İsmet İnönü'nün sırtında Kurtuluş Savaşı zaferi var, Adnan Menderes'in sırtında ise Terzi İzzet'in diktiği elbise var!
İsmet İnönü siyasi rekabeti sert zeminlere taşırken, bu tarihi kişiliğinin ağırlığını da ortaya koymaktaydı. Bu şekilde siyasi rekabet bir "Rejim kavgası"na dönüşüyordu.
Erdoğan-Kılıçdaroğlu
Eğer bugünün gerginliğini ele alırken Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu'nu mukayese edersek, herhalde İnönü-Menderes karşılaştırmasına benzer bir yaklaşım çıkmaz ortaya.
Tayyip Erdoğan'ın sırtında icraatının ve seçim zaferlerinin olduğu söylenebilir.
Kılıçdaroğlu'nun sırtında ise ilki "Baykal kaseti"nden kaynaklanan kurultay zaferlerinden başka bir şey yok.
Eğer yine İnönü-Menderes gerginliğine ve 1950'lere dönersek...
CHP-Demokrat Parti siyasi rekabetinin sonunda bir kavgaya dönüşmesi, 27 Mayıs darbesi ile sonuçlandı.
Demokrat Parti ve Menderes kaybetti. Daha da ötesi Menderes hayatını da kaybetti...
Kimse kazanmadı
Ama CHP ve İsmet İnönü de kazanmadı neticede.
Türkiye'de vesayetçi demokrasi ve askeri darbeler süreci başladı.
Ve CHP bu noktadan başlayarak "Darbe yanlısı parti" damgasını yedi.
Kılıçdaroğlu "Ergenekon'un avukatı" görüntüsü yetmiyormuş gibi bir de siyasi rekabeti sokağa indirmeye çalışan gerginlik mühendisi görüntüsü verirse, bunun sonunda CHP için asla seçim zaferi gelmez.
Neticede ne Kılıçdaroğlu İnönü'dür ne de 2012'de 1960'ın koşulları var.