Yurttaki ve dünyadaki tüm olaylardan iktidardaki kadroyu ve kişiyi sorumlu tuttuğunuz takdirde, Libya'daki ABD Büyükelçisi Christopher Stevens'ın öldürülmesinden ötürü seçime giden Başkan Obama'nın ne büyük bir açmazın içinde olduğunu kolayca söyleyebilirsiniz.
Olayı "Özgürleştirdiğimiz bir ülkede bu nasıl olabilir" diyerek yorumlayan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bizim dışişleri bakanımız olsaydı, mizah dergilerinin kapaklarında Afyon Valisi'nden daha fazla yer alırdı herhalde.
Acaba Amerika gerçekten dünyada hangi ülkeleri özgürleştirdi?
Örneğin 2'nci Dünya Savaşı'ndaki yenilgileri sonucunda Almanya, İtalya ve Japonya özgürleştiler ya da demokratlaştılar.
Bunun gibi eğer ABD Bosna'daki Sırp katliamına Avrupalılar gibi seyirci kalsaydı, bugün o coğrafyada Boşnaklar da bir devlete sahip olabilirler miydi?
Aynı şeyi Afganistan ve Irak için söyleyemiyoruz.
Özgürleştirmek zordur
Arap Baharı'nın fırtınalar estirdiği Tunus, Libya ve Mısır gerçekten özgürleştiler mi ve böyle olduysa, bu ABD sayesinde mi gerçekleşti?
Ve ABD neden Suriye'yi özgürleştiremiyor?
Somut olarak Libya'daki olaylara dönersek.
Kötü niyetli yobazların filmleri, romanları, karikatürleri konu alarak inançlı kitleleri kışkırtmalarına ve kitlesel teröre itmelerine son örnektir İslam'ı ve Peygamberimizi hedef alan "İnnocence of Muslims" (Müslümanların Masumiyeti) filmi.
Büyükelçi Christopher Stevens'ın katledilmesi ise, diplomatların bu tür kitlesel şiddete kurban olmalarının ilk örneği değil.
Kendi tarihimizi hatırlayalım...
Bizden bir örnek
1876'da bir Bulgar kızı Müslüman olmaya karar vermişti. O kız Selanik'e geldiğinde bir grup Hıristiyan onu trenden alıp Amerikan konsolosluğuna kaçırdı.
Ertesi gün (6 Mayıs 1876) Saatli Cami'de toplanan öfkeli kalabalık Selanik'teki Amerikan Konsolosluğu'na doğru yürüyüşe geçti. Bu kalabalığı durdurmaya çalışan Fransız ve Alman konsoloslarını da, bu kalabalık linç etti.
Sonunda İngiliz konsolosu devreye girdi ve Bulgar kız serbest kaldı.
Bu arada Fransa ve Almanya savaş gemilerini Selanik'e gönderdiler.
Osmanlı devleti de konsolosların linç edilmesine karışan altı kişiyi idam etti.
Bu olay Balkan Savaşı'na yol açan (1912) olaylar dizisinin başlangıcıydı.
Diplomat katline ilişkin bir başka örnek de Çin'deki "Boxer" (Uyumlu Yumruklar) Ayaklanması'ndan verilebilir.
Boxer ayaklanması
Sömürgeci devletlere karşı ayaklanan ve İmparatoriçe Tsu Hsi'nin lideri olduğu Boxerler 20 Haziran 1900 günü, Alman İmparatoru Wilhelm'in Pekin'deki elçisi Baron Von Ketteler'i linç etmişlerdi.
Sonuçta sömürgeciler hem Boxer ayaklanmasını bastırdılar hem de Çin'i 40 yıl sürecek bir kapitülasyon dönemine soktular.
Bu olayda Alman İmparatoru Padişah 2'nci Abdülhamit'ten de yardım istemişti. Bunun üzerine Çin'e gönderilen heyette Bülent Ecevit'in dedesi Dadaylı Mustafa Şükrü Bey de vardı.
Evet, tarih bir sürekliliktir.
ODTÜ'de Rektör Kemal Kurdaş'ın davetlisi olarak yemek yerken 6 Ocak 1969'da makam aracı yakılan Komer de bir ABD Büyükelçisiydi.
22 Mayıs 1971'de kaçırılıp öldürülen İsrail'in İstanbul Konsolosu Epirahim Elrom da bir diplomattı.
Kısacası diplomatlık zor bir meslektir de.