Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Seçim kazanmak siyaset hayatını bitirmeli midir?

Diyelim ki Galatasaray veya Fenerbahçe ya da Beşiktaş üç yıl üst üste lig birincisi olmuş...
Kulübün başkanı ve takımın teknik direktörü ortak bir basın toplantısı yapıyorlar.
Diyorlar ki:
- Takımımızı lig birincisi yapan oyunculara teşekkür ederiz. Ama bunların tümünü takım dışında bırakıyoruz. Bu yıl takımımız birinci ligde hiç oynamamış yeni futbolculardan kurulu olacak. Böylece yeni bir imaj ve vizyonla sahalara çıkacağız.
Böyle bir durum futbolda olabilir mi?
Ama siyasette olabiliyor ki, AK Parti Tüzüğü'nün 132'nci maddesi, Anayasa'nın değişmez maddeleri gibi değiştirilmesi düşünülmeden, önümüzdeki seçime bu partiyi mevcut yıldızlaşmış oyuncuları devre dışı bırakmak üzere uygulanıyor.
Bu parti kurulurken tüzüğü yazanlar herhalde ilk seçimde tek başlarına iktidar olacaklarını da, üç dönem tek başlarına iktidarda kalacaklarını da hayal etmediler.

Yıllar geçiverdi

Seçmene idealist olduklarını göstermek için "Üç dönem" maddesini koydular.
Ama Yakup Kadri'nin dediği gibi "Yıllar yarlardan vefasız"dır.
Zaman su gibi akıp geçti neticede...
Bu tüzük maddesi şimdi, AK Parti'yi üç dönem iktidar yapan kadronun kenara itilip, yeni bir kadro oluşturulmasını emrediyor.
Bu zor ve bir anlamda siyaset mantığı dışındaki duruma karşı, yan kaçış yolları üretilmeye çalışılmakta.
Mesela üç dönem milletvekilliği yapanların, önümüzdeki dönemde belediye başkanı adayı, belediye başkanlarının da milletvekili adayı olmaları çözümü, bu yan kaçış yollarından biri.
Oysa 132'nci madde, lafzı ile buna da pek imkân tanımıyor. Bu maddede "AK Parti listelerinden aday gösterilip seçilmiş olan belediye başkanları ve milletvekilleri, en fazla üç dönem aday gösterilebilir" denilmekte.

Siyasetin sonu

Yani AK Parti'den aday olup da üç dönem seçim kazanmak, sade milletvekilleri için değil, belediye başkanları için de siyasetin sonu anlamına geliyor.
Oysa "Kurumsal kimlik" insanlar tarafından oluşturulur.
Bunu AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan çok iyi bildiği için "Ben de aktif siyasetten çekiliyor ve bir dönem kendimi dinlendiriyorum" diyemiyor.
"Seçilmiş Cumhurbaşkanı" olarak AK Parti'nin de yol göstericisi konumunda kalmayı düşündüğü biliniyor.
Bilemiyorum... AK Parti 30 Eylül'deki Büyük Kongresi'nde bu 132'nci madde üzerinde bir değişiklik yapabilmek cesaretini gösterecek mi?
Yoksa AK Parti'nin kurucuları da tüzük emri uyarınca siyasetten resen emekli mi edilecekler?
Bizler de yeni başbakan ve bakanlar için, masa başında isim üretimine devam mı edeceğiz?

Önerilen şarkılar
Sizler de hayret etmiyor musunuz?
"Değişim"e böylesine uyum gösteren bir kadronun, bir tüzük maddesini değişmez olarak görmesi ve bu maddenin siyasi mantığı zorlaması, sizleri de şaşırtmıyor mu?
Üst üste seçim kazanmanın cezalandırıldığı ve milletvekilliğinin cumhurbaşkanlığı gibi sınırlı süreye bağlandığı bir model, dünya siyaset tarihine belki de ilk örnek olarak geçecektir.
Bu maddenin yanlışlığını görmelerine rağmen değiştirmekten kaçınanlara, güftesi Nigar Osman Hanım'a ait olan Tatyos Ekserciyan'ın Hicazkâr şarkısı "Mani oluyor halimi takrire hicabım" şarkısını hep birlikte söylemelerini öneriyorum.
Bu arada siyasetten resen emekli edilecek AK Partililer de, güftesi yine Nigar Osman Hanım'ın olan Tanburi Cemil Bey'in Şehnaz şarkısı "Feryad ki feryadıma imdad edecek yok"u söyleyebilirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA