Zaman kıyısı olmayan bir nehirdir.
Chagall'ın bu ismi taşıyan tablosunu izlerken anlamını fazla düşünmemiştim.
1950'li yıllarda 20'li yaşlardaki Müşfik Kenter'i Devlet Tiyatrosu sahnesinde "Yağmurcu"yu oynarken izlediğimde de "Müşfik bir gün gelecek ve 80 yaşındayken ölecek" deseydi birisi, gülerdim.
"Zaman"ın insafsızlığını da, kaybettiklerinizin değerini de yaşlanınca anlarsınız.
Neticede çocuklar büyür, yaşlılar ise ihtiyarlar.
Ama Müşfik Kenter'in de yaşlanabileceğini hiç düşünmemiştim.
Onun "Hamlet"i yaşlanacak biri hiç değildi ki...
Kenter Tiyatrosu'nun yapım aşamalarını Yıldız ve Müşfik Kenter'lerden günü gününe öğrenirdik.
Dünkü sonsuz yolculuğa uğurlama töreninde Yıldız Kenter'in "Müşfik salon dolu" cümlesini dinlerken o günleri hatırladım.
1960'ların ortalarında, yaz aylarındaydık. Yeniköy'de bizim evdeydik.
Bir yaz gecesi anısı
Müşfik Kenter'le amcam Necip Barlas'ın yalısında birlikte yüzmüş, sonra bizim eve gelmiştik. O sırada CHP içinde genel sekreter olmak için mücadele veren Bülent Ecevit de akşamüstü bize katılmıştı.
Ecevit CHP'deki durumu uzun uzun anlattı bize.
Akşam konuklarımızı bir Boğaz lokantasında balık yemeye davet ettik.
Masaya mezeler dizildi.Garson tabii ki rakı getirdi, bardaklarımıza koymaya başladı...
Bülent Ecevit bardağının ağzını eliyle kapattı ve "Ben içki içmem" dedi.
Müşfik Kenter güldü, şakayla karışık "Ben içki içmeyen politikacıya oy vermem" diye tepki gösterdi.
Bunun üzerine Bülent Ecevit garsonun elinden rakı şişesini aldı ve bardağına iki parmak düzeyinde döktü rakıyı. Sonra bunu bir nefeste içti...
Masada bulunan bizler bu sahneyi katıla katıla gülerek izlemiştik.
Ecevit de bizimle birlikte kahkahalar atmıştı.
Müşfik Kenter'in de bir gün 80 yaşına gelip, öleceğini nasıl düşünebilirdim ki o yıllarda?
Sevgili Yıldız Kenter'i gördüğümde ne söyleyebilirim?
Hangisini unutabiliriz?
"Nalınlar"ı mı, "Onikinci Gece"yi mi, "Arzu Tramvayı"nı mı, "Üç Kuruşluk Opera"yı mı daha fazla hatırlamalıyım Müşfik Kenter'li yılları anarken?
İsmet Ay'ın annesini hatırladım yine.
Oğluna hep eski günlerden, hatıralarından söz edermiş.
İsmet Ay bir gün sinirlenmiş,
- Anneciğim hep hatıralarını anlatıyorsun, hiç bugünden söz etmiyorsun, diye çıkışmış.
Yaşlı kadın İsmet Ay'a şöyle bir bakmış.
- Hatıralar yaşlı insanların bastonudur... Sen bunu bilmeden nasıl sanatçı oldun, diye azarlamış onu.
Yıldız Kenter'in de Kadriye Kenter'in de ne hissettiklerini biliyorum.
Çünkü ben de aynı şeyleri, hissediyorum.
Onu sahnede, beyaz perdede gören, onun sesinden Orhan Veli şiirlerini dinleyen sizler de aynı şeyleri hissetmiyor musunuz?
Brecht "Ölmekten değil tatminsiz bir yaşamdan korkun" demişti bir oyununda.