Teröristler tarafından yolu kesilerek kaçırılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün özgürlüğüne sağ ve salim kavuşması, hepimizin beklentisi değil miydi?
Bu beklentimiz gerçekleştiği için hepimiz öncelikle mutlu olmalıyız.
Kaçıranların amaçlarına, Aygün'ün serbest kaldıktan sonra yaptığı açıklamalara ve değişik kantlardan yapılan değerlendirmelere gelince...
Kaçıranların Aygün'e gösterdikleri özeni, onun açıklamalarından öğrendik.
Kendisini kaçırdıkları kadar ağırlayanlardan "Genç arkadaşlarım" şeklinde söz eden Hüseyin Aygün'un açıklamalarını hatırlayalım:
"- Gördüğüm şu; dağdaki 18-25 yaş arası oluşan 6-7 kişilik grup, benimle muhatap olan genç arkadaşlar, tümü evlerine geri dönmek istiyor. Bu anlamsız savaşın bitmesini istiyor. Kürt sorununun çözümü için parlamentoda bugün yapılamayan, dört partinin bir araya gelip medeni bir şekilde çözüm aramasının tek yol olduğunu söylüyorlar. Ellerinde silah olan insanlar yönünden barış isteğinin dile getirilmesi bence çok değerli."
BDP'nin algılaması
Demek ki gerçekten bu yol kesip kaçırma cana kastedilen değil propaganda amaçlı bir eylemdi. Ama herkes aynı fikirde değil...
Nitekim BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bu olayı yorumlarken "PKK'nın propagandaya ihtiyacı yoktur. Yeni kurulan bir örgüt değil, çözümü dayatıyorlar" dedi.
Diyarbakır'da konuşan Demirtaş şunları söyledi:
"Kendisine 'Geçmiş olsun' diyoruz. Hükümetin ilgisizliği bir kez daha ortaya çıktı. Kaymakam adayı, asker ve polis kaçırılmış, hükümet PKK propagandası olur diye insan hayatını hiçe saymaktadır. Böyle bir anlayış olabilir mi? İnsanların canını bu kadar rahat riske atmaktan çekinmiyorlar. PKK'nin propagandaya ihtiyacı yoktur. Yeni kurulan bir örgüt değil ki propaganda yapsın. Onlar çözümü dayatmak istiyor. Hükümetin çözüm için artık vurdumduymaz olmaması gerekir."
MHP'nin algılaması
Türk siyaset yelpazesinde BDP'nin antitezi konumundaki MHP'nin bu olaya ilişkin değerlendirmesini ise, MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri TBMM'de düzenlenen bir basın toplantısında seslendirdi.
MHP'nin bu kaçırılmaya ilişkin değerlendirmesini de hatırlayalım:
"- Doğrusu Hüseyin Aygün, BDP hariç PKK'nın milletvekilleri içinde kaçırabileceği en son kişidir. Hüseyin Aygün'ün görüşleri ile PKK'nın görüşleri arasında fark yok denecek kadar azdır. Kibar ve nezaketli teröristler Hüseyin Aygün'ü serbest bıraktıktan sonra Aygün yaptığı açıklamada, kendisini götüren teröristler için övücü sözler ediyor ve kendisinin propaganda amaçlı götürüldüğünü söylüyor."
Bu olaya üçüncü bakış açısını da, Zaman'dan Ahmet Dönmez'e demeç veren Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan seslendirdi.
AK Parti'nin algılaması
Zaman'ın haberini de listemize alalım:
- Yalçın Akdoğan, Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasını 'bölgedeki nüfuz mücadelesinin tezahürü' olarak görüyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan olmasıyla birlikte CHP'nin Tunceli'de oylarını artırdığını hatırlatıyor. Şunları söylüyor:
"Bu da BDP'yi çok rahatsız ediyor. Zaten çok fazla etkili olamadığı iller var. Urfa gibi, Bingöl gibi AK Parti'nin uzak ara önde olduğu illerde zaten sıkıntı yaşıyor. Kılıçdaroğlu'ndan sonra Tunceli'de de ciddi sıkıntı yaşamaya başladı. Muhtemelen gözdağı verme, korkutma, hesap sorma veya 'ayağını denk al' gibi bir uyarı da olabilir. 'Buralar bizden sorulur, CHP bizim arka bahçemizde at koşturuyor' gibi bir mesaj olabilir."
Hüseyin Aygün'ün kaçırılması ertesindeki gelişmeleri bundan sonra CHP açısından da izlememiz gerekiyor.
Kurosawa'nın "Raşomon" filmini görenler hatırlar.
Aynı cinayeti aynı anda gören dört tanık, farklı şeyler anlatırlardı.
Yani "Algılama"lar da "Gerçek" kadar önemlidir.