Hızlı zengin olmuş bir girişimcinin yeni yaptırdığı görkemli evinde yemeğe davetliydik.
Antik Yunan-Anadolu dönemine ait mermer bir lahdin üzerine cam koyularak oluşturulmuştu yemek masası.
Özetle bir mezarın üzerinde yemek yiyorduk.
Ev sahibesine "Antikalara meraklısınız galiba" dedim.
- Evet... Çok zengin bir koleksiyonumuz var. Hepsi de kayıtlı, diye cevap verdi.
Rahmetli Vehbi Koç'u hatırladım.
"Antika"yı Ankara ağzıyla "Antike" diye söylerdi.
Garip, çarpıcı, alışılmışın dışında sözler söyleyen biri ile tanıştığında "Çok antike bir kişisiniz" derdi.
Yemek masasını antik bir mezarın üzerinde kuracak kadar antikaya meraklı olmak, tabii ki çarpıcı bir durum.
Neler antikadır?
Acaba "Antika" kavramının kapsamına ne tür eşyalar girer?
ABD'de 1930'da kabul edilmiş bir yasaya göre (Smooth-Hawley Yasası) 1830'dan önce üretilmiş eşyalar antika kapsamına giriyormuş.
Bunun nedeni de, Amerika'da seri endüstri üretiminin 1830'lu yıllarda başlamasıymış.
Oysa biliyoruz ki bir şeyin antika olması için ille de el yapımı veya sanayi öncesi döneme ait olması gerekmiyor. Rolls Royce veya Bentley gibi otomobillerin bazı modelleri hemen "Antika" kapsamına girmez mi?
Veya üretimine son verilen Mercedes'in "Maybach"ı ya da Bugatti'nin "Veyron"u şimdiden antika olmadı mı?
Bu arada ilk kuşak cep telefonlarından antika olanlarını da görmedik mi?
Değerli olmak şartı
Yani bir eşyanın antika olması için ille de eski olması gerekmiyor.
Antika olmak, o eşyaya parasal bir değer de katmalı.
Koleksiyoncular, antika eserlerin ve eşyaların sahibi olmak için para harcamayı da göze almalı.
Bu bazen bir porselen parçası, bazen bir el dokuması, bazen bir koltuk veya benim de üzerinde yemek yediğim antik Yunan'a ait bir mezar olabilir.
"Antika"ya kardeş olan ama çok farklı anlam ifade eden bir başka kavram da "Klasik"tir.
Bir yapıtın klasik olması, onun zamana direnmesi, en iyi kaliteyi temsil etmesi, kendi alanında bir başlangıç olması gibi tanımlarla belirlenmeye çalışılır.
Antik dünyanın uygarlıklarında, mesela Roma'da eserlerin klasik olmaları için belirli kurallara dayalı biçimde oluşturulmaları gerekirmiş.
Hamlet bir klasiktir
Klasik yapıt denilince akla ilk gelenlerden biri Shakespeare'in "Hamlet"i değil midir mesela?
Acaba yüzyıllar önce Danimarka Sarayı'nda sergilenen ve "Hamlet-Annesi-Amcası" üçgenli trajediyi, bugünün dünyasındaki "Lady Diana-Prens Charles- Fayed" üçgenine taşıyan yeni bir Shakespeare çıksaydı, onun yapıtı da klasik olur muydu?
Burada da karşımıza "Klasik kültür" ile "Popüler kültür" arasındaki sessiz savaşın cepheleri çıkar.
Galiba bütün bu soruların doğru cevapları, ancak belirli bir zamana bağlı olarak bulunabilir. "Yarının antikaları"na yaşarken sahip olabileceğiniz gibi "Yarının klasikleri"ni de bu çağda üretebilirsiniz.
Bütün mesele klasik olmaya çalışırken antika olmak tehlikesinde kilitleniyor.
Bunun örneklerini günümüzde klasik ideolojilerin değersiz antikalara dönüşmelerinde görmüyor muyuz?