Bazıları "Dünü bilmek" ile "Dünü bugün de yaşamak" arasındaki farkı galiba önemsemiyorlar.
İngiltere'nin eski başbakanlarından Harold Wilson (1916-95) Avrupa Konseyi Meclisi'nde yaptığı bir konuşmada şöyle demişti:
- Değişimi ve gelişmeyi reddeden insan yapısı tek kurum mezarlıktır!
Olaya bu açıdan baktığınızda, Türk siyaset ve düşünce hayatına yön verenlerden bir bölümünün, mezarlıklarda yaşadığını düşünebilirsiniz.
Geçen yıllardan birinde katıldığım bir tartışma programında "İlkeli" olarak nitelenen aydınlarımızdan birinin, 1960'lı yıllarda aldığı notlara bakarak konuştuğunu görmüştüm.
Oysa sadece "Google"ın bile bilgimize ve belleğimize kattığı adeta kozmik gücü düşündüğünüzde, bu tür eski notların anlamsızlığını iyice görmeniz mümkündür.
Elektronik hafıza çağı
Masasında bir bilgisayarı veya elinde bir akıllı telefonu olan kişinin artık "Elektronik hafıza"sı var.
Bugünün dünden ne kadar farklı olduğunu görmemek artık mümkün değil.
Mesela "Kürt Sorunu"nu hâlâ 1930'ların çaresizliği veya 1960'ların aymazlığı içinde görür ve değişimi görmezden gelirlerse... 2012'de de siyaset yerine şiddeti çözüm olarak sunarlarsa...
Dün Ahmet Kekeç Star'daki yazısında "Ben de mutsuzum" başlığı altında ne güzel hatırlatmıştı sadece bu alanda yer alan değişimi...
"BDP ve PKK, yıllarca 'işkence', 'gözaltında kayıplar', '17 bin faili meçhul cinayet' edebiyatı yaptı... Neredeyse bütün siyasetlerini, bu 'kayıplar' üzerine bina ettiler. Diyarbakır ve Şırnak'ta yapılan kazılarda, toplu halde insan cesetleri çıkıyor... Mutsuzlar.
Kronik mutsuzluk
JİTEM dosyası açılıyor... Mutsuzlar. Bölgede terör estiren 'komutanlar'derdest ediliyor... Mutsuzlar. Faili meçhul cinayete adı karışmış 'görevliler' yargı önüne çıkarılıyor, bir bölümü mahkûm ediliyor... Mutsuzlar.
Şemdinli bombacıları yakalanıyor...
Mutsuzlar.
Başlangıçta diyorlardı ki, 'Olağanüstü hal kaldırılsın, Kürt kimliği inkâr edilmesin, başka da bir şey istemiyoruz...'Hem olağanüstü hal kaldırıldı, hem ötesine geçildi. Fakat PKK ve BDP'yi mutlu görmek kabil olmuyor.
Bu mutsuzluğun sebebi, Ümit Fırat'ın da belirttiği gibi, bir gün PKK infazlarının ortaya çıkarılacak olması mı? Şiddete mazeret üretmek dışında doğru dürüst politika üretemeyen BDP ne diyor bu işe?"
Hiç değişim ve gelişme olmamış gibi dünü bugün de yaşamak, sade "Kürt Sorunu"na ilişkin durumlar için söz konusu değil.
Ahmet Kekeç yazısının sonunda şöyle diyordu:
Liberal ağabeyler
"İlginçtir, 'liberaller' olarak bilinen gazeteci ağabeylerimiz de mutsuz ve hâlâ 'Ankaralılaşmak' diye lafı geveleyip duruyorlar. Bu da beni mutsuz ediyor işte..."
Son söz olarak ben de diyorum ki...
1960'ları, 70'leri yaşamış olmak, o günlerin notlarını bugüne taşımayı gerektirmez ki.
Tayyip Erdoğan'ın kendi siyasal düşüncesinde yaşadığı ve hem topluma hem devlete yaşattığı değişimi yok sayıp, hâlâ mezarlıklarda ıslık çalmanın bir kıymet-i harbiyesi olabilir mi?