Galiba yine birileri düğmeye bastı...
Ancak farkında olmadıkları bir yeni durum var.
Artık düğmelerin sayısı da birden fazla.
Eski "Tek düğmeli" düzende bu düğmeye basma imtiyazına sahip rejim muhafızları düğmeye basınca, medyatik tetikçiler harekete geçer ve toplumun kafasını karıştırırlardı.
Bu şekilde faili meçhul cinayetler unutturulur, medya-mafya-siyaset ilişkileri görmezden gelinir, ışıklar falan söndürülerek Susurluk dosyaları karartılır, andıçlar yazılarak hedefler gösterilir, Ankara'dan talimatlı ortak manşetler atılırdı.
1970'lerde "Komünizm geliyor" fobisi üretilir ve kapıcıların üst katları işgal edeceğinden ürkmeye başlardı Beyaz Türkler.
2000'li yılların arifesinde de "Şeriat geliyor" fobisinin üretimine başladı tek düğmeciler.
Düğmelere basıldı
Bütün bu balonlar patlamış durumda.
Çünkü artık düğmeler çoğaldı.
Her seçmenin elinin altında bir düğme var artık.
Çok kanallı televizyon, çok sesli medya ve sınırsız iletişim sağlayan internet var elimizin altında.
En son Anayasa değişikliği referandumunda düğmelere basıldı.
"Cemaat"i ortaya sürüp "Cunta"yı unutturmak isteyenler, artık ışıkları söndürtemiyorlar.
Medya patronlarının kullanmaya alışık oldukları kıdemli tetikçiler sonunda onları da vurdukları için, yeni tetikçiler devreye sokuldu.
Ama bunların kimlikleri de, çifte kişilikleri de artık biliniyor.
En önemlisi de Türk toplumunun artık en büyük beklentisi daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve hukukun üstün olduğu şeffaf bir yönetim...
Toplum kendi geçmişini karartanların kimler olduklarını öğrenme sürecinde.
"Askeri demokrasi" veya "Vesayetçi rejim" artık müzelik oldu.
Kısacası "Tek düğmeli merkez"den "Çok düğmeli çevre"ye geçtik.
Şimdi yeni tetikçilerin yine eski patronları vurmalarının kaçınılmazlığını bilerek marjinalleşen eski merkez medyayı izliyoruz.
Pazara çıkan iplikler iç ve dış müşterilere sunuluyor şimdi.