Siyasetçilerin karşılıklı olarak birbirleri hakkında ileri geri konuşmalarını sadece izlemek, aktif siyaset dışındaki insanlar için en doğru davranıştır.
Tabii ki bazı siyasetçilerin söylemlerini doğru, bazılarını yanlış bulabilirsiniz.
Hatta bazı siyasetçilere dönük tutkulu beğeniniz ve bazılarına dönük olarak saplantılı öfkeleriniz bulanabilir de.
Ama unutmayın ki siyaset dışı insanlarla profesyonel siyasetçiler arasında çok temel bir fark vardır.
Siyaset dışı insanlar temelde ülkenin iyi "yönetilme"sini beklerler.
Profesyonel siyasetçiler ise ülkeyi "yönetmek" için bu mesleği seçmişlerdir.
Siyasette bir kişinin yükselmesi için rakibinin yükselmemesi, hatta düşmesi, kaybetmesi gerekir.
Siz seçmen olarak bir partinin ve bir liderin kazanması için oyunuzu kullanırken, bu sizin geleceğiniz açısından var ya da yok olmak arasında bir tercih yapmak anlamına gelmez.
Seçimi kim kazanırsa kazansın, siz kendi hayatınızı sürdürürsünüz.
Profesyonel siyasetçi ise seçim kaybettiğinde kızağa çekilir ve hatta zorunlu emekliliğe sek edilir.
Siyasetçi ile seçmenin farkı
"Katılımcı demokrasi"de ise, sivil toplum örgütleri aracılığıyla iki seçim arasında da ülke yönetimine sesinizi duyurursunuz.
Ama nihai kararı "Seçmenler" kullandıkları oylarla verirler.
"Anayasal demokrasiler"de, hukukun üstünlüğü ve temel haklar ile özgürlükler üst değerler biçiminde korunarak, seçimi kim kazandıysa o devlet gücü ile özdeş hale gelir. Yasamaya ve yürütmeye egemen olur.
Siz beğenmediğiniz, tutmadığınız, karşı olduğunuz ve oy vermediğiniz bir parti iktidar ve bir siyasetçi başbakan olduğunda takıntılı biçimde "Ben onun iktidarını da, onu da kabul etmiyorum" dediğiniz zaman bunun fazla bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Ama o size takıntılı biçimde "Bu beni tanımıyor ve beni yok etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor" diye düşündüğü zaman, sizin için hayat zorlaşır.
Çünkü bütün dünya ülkelerinde devletten daha büyük güç yoktur.
Bu nedenle "Hukuksuz devlet örgütlenmiş şiddettir" denir.
Acaba kim 1'inci kuvvettir?
Bütün bunlar demokratik siyasetin alfabesidir.
Gelişmiş demokrasilerde bu alfabedeki bilgileri toplumun bütün kesimleri özümsedikleri için, tüm kesimler ve bütün toplum katları ile baskı grupları, yerlerini de hadlerini de bilirler.
Temel "Kuvvetler Ayrılığı" düzeni içine hiçbir meslek veya kurum kendisini "Gerçek 1'inci Kuvvet" biçiminde katmayı düşünmez.
Askerler siyasete müdahale etmez.
Medya iktidarı eleştirir, denetler ve hatta yıpratır da...
Ama medya mensupları kendilerini iktidarın alternatifi olarak görmezler.
"Benim onaylamadığım parti iktidar, benim istemediğim kişi de başbakan veya cumhurbaşkanı olamaz" diyen olursa, karşısında orantısız güç kullanması her zaman mümkün olan bir siyasi iktidar bulabilir.
Anayasal demokrasinin kurallarını hiçe sayıp, militarizm, ırkçılık ve nefret siyaseti yapmaya kalkışanlar ve kuşak altına vurmayı alışkanlık haline getirenler, sonunda kuşak altına vurduğu zaman yok edici etkisi olan "Devlet gücü" ile karşı karşıya kalırlar.
"Mahalle baskısı var" diye toplumun inanç ve geleneklerini tehdit olarak sunanlar, "Devlet baskısı" ile karşı karşıya kalabilirler.
Bütün bu çarpıklıkların demokrasiyi yozlaştırmaması için güvence, iktidara alternatif diğer siyasi partilerin varlığıdır.
Ama onlar da kendilerini kuralsızlığa kaptırırlar ve seçim kazanarak alternatif olmak yerine her konuda "İstemezük" diye yeniçerilik denemeleri yaparlarsa, iş çığırından çıkar.
Baykal ve kameralar
Bu gerçeklerin ışığında Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal arasında yapılması beklenirken "Kamera krizi"ne takılıp yapılamayacağı anlaşılan Kürt Açılımı konulu görüşmenin, Sayın Baykal için bir fırsat yarattığını, aktif siyaset dışındaki bir gözlemci olarak söyleyebilirim.
Şöyle ki...
Başbakan Erdoğan dün "Baykal tüm görüşmelerini kameralar önünde mi yaptı" dedikten sonra şu öneriyi seslendirdi:
- Sayın Baykal, madem bu kadar kameralara meraklı, odasını 24 saat kameralara açsın.
Bana göre Baykal bu öneriyi benimseyip, bundan sonra tüm görüşmelerini kamera önünde yapar ve bunlar naklen her an yayınlanırsa, hem Erdoğan'ın söyleyecek sözü kalmaz, hem de CHP yönetimine muhalif oldukları için kapalı kapılar arkasındaki pazarlıklarla tasfiye edilenler susarlar.